十一

1.4K 158 85
                                    

Korktuğunun olmaması için buz pistine çıktı Renjun. Sonra hâlâ ayakta dikilen iki bedene baktı, sırıttı hafifçe.

"Sizi düelloya davet ediyorum. Bakalım hangimiz en çok buz üstünde durabilecek."

Jaemin ve Jeno birbirlerine baktıktan sonra aynı anda piste çıktılar, Jeno rahatlıkla kayıp ilerlerken Jaemin homurdanmaya başlamıştı. Pistin etrafını saran demirleri tuttu.

"Bunun yerine sinemaya gidebilirdik."

Jeno uzaklaştığı için ona bakmıyordu bile, sadece ayaklarına odaklanmıştı. Renjun deli gibi korksa da belli etmemek için yutkundu, koyu kahverengi saçlı bedenin yanına ilerledi usulca. Araladında müthiş bir gerilim vardı. Jaemin istese anında Renjun'i yere serer, patenin bıçaklarıyla doğrardı onu, ama Jaemin ayakta durmak için savaşıyordu şu an.

Yani Jaemin şu an Renjun'e muhtaçtı.

"Jaemin... sana... yardım etmemi ister misin?" diye mırıldandı korkusunu az da olsa üzerinden atabildiğinde. Jaemin ona sert sert baktı. "Yardıma ihtiyacım mı var gibi görünüyorum?"

O sırada yanlarından kayarak geçen Jeno güldü. "Hem de bayağı. İzin ver yardım etsin sana, keçi inadına gerek yok Jae."

Jeno uzaklaştığında Renjun kıkırdamasını yuttu ve elini uzattı hâlâ ayakta debelenen bedene. Jaemin tereddüt etse de kendisininkinden daha küçük olan eli kavradı. Sıcak tenini hissettiğinde ürperip küçük bedeni kendine çekmiş, tutunduğu demirler ve kendisi arasına almıştı onu.

Renjun kalbinin çırpındığını fark ettiğinde yutkundu.

Jaemin ise kendine şaşırmıştı.

Renjun ikinci kez sevimli gelmişti gözüne. İkinci kez kolları arasında duruyordu, ikinci kez kolları arasında titriyordu usulca.

Göz göze geldiklerinde Jaemin ister istemez uzaklaştırdı kendini küçük bedenden. Sonra yavaşça elini tuttu, buzun üstünde usulca kaydı. Kayarken Renjun'i de kendine çekti ve tuttuğu küçük eli göğsüne bastırdı. Büyüğünün kalp atışlarını hissettiğinde kulakları ısınmıştı mavi saçlının.

Hoşuna gitmediğini söyleyemezdi Jaemin bu durumun. Renjun'e bedensel anlamda yakın olduğunda rahatsız olmuyordu. Renjun, yattığı kızlardan çok daha normal hissettiriyordu ona.

Jeno ve Jaemin, Renjun ile birkaç aydır tanışıyorlardı -aslında neredeyse bir yıldır çünkü üniversitedeki ilk senelerini iyi kötü birlikte bitirmişlerdi- ve aralarındaki nefret giderek azalıyor gibiydi. Bu düşünlerini kenara bıraktıktan sonra buzun üstünde sakince ilerlemeye başladı.

Sanki dünya silinmiş gibiydi, pistin üstünde yalnızca duyguları karışmış iki beden duruyordu.

Renjun, Jaemin'in göğsünde duran eline baktı. Heyecanlanmıştı.

"A-ama sen..."

Cümlesinin devamını getiremeden Jaemin onu hafifçe ittirip kendinden uzaklaştı. Renjun birkaç saniye buzun üstünde süzüldükten sonra onu Jeno kavramış, arkasından beline sarılıp döndürmüştü hafifçe. Gülüp küçüğünün kulağına eğildi.

"Jaemin ile az mı seks yaptık buz üstünde? Tabii ki biliyor kaymayı."

Sonra kulağının arkasını öpüp dilini sürttü.

Renjun ise ürpermişti. Hem öpücükten etkilenmişti hem de buz üstünde nasıl birlikte olabileceklerini sorgulamıştı. Ama, Chenle'nun da deyişiyle, Nomin değil miydi bunlar? Her yerde seks yapabilirlerdi, hatta havada bile.

Jeno onu kolları arasından yavaşça bırakırken etrafına bakındı Renjun. Chenle ve Jisung'un görünmediğini fark ettiğinde içini korku ve heyecan kaplamıştı.

"Chenle ve Jisung yine nereye kayboldu?"

Yaklaşık on beş dakika önce pistin üstünde gezinen Jisung, oturan üçlünün ayaklanıp buza çıktığını gördüğü anda Chenle tarafından sessizce çıkartılmıştı pistten.

Neyse ki Jisung'un korktuğu şey olmadı: ayakkabılarını giyip bir alt kata indikten sonra tuvalete sürüklenmemişti. Bir kafeye geçip çikolatalı kek sipariş etmişlerdi. Chenle bilerek kitap satışlarının yapıldığı kata gitmemişti, hyunglarının orada olduğunu biliyordu.

Renjun oflayıp pistin çıkışına doğru ilerledi. Sonra demirlerden tutunarak buzlu zeminden uzaklaşmış, banklardan birine oturup ayakkabılarını giymeye başlamıştı. Üstünde iki çift bakış hissettiğinde başını kaldırmadan mırıldandı.

"Özür dilerim ama ben iki kişinin arasında kalamam. Gidip verilen tatil ödevlerine bakacağım, diğerlerine söylersiniz. Gelmeyin benimle."

Böyle ciddi bir tepki vermeyi Renjun de beklemiyordu ama haklıydı. Tüm üniversite günlerini ona zehir eden iki çocukla arasındaki bağ giderek güçleniyordu ama buna zıt olarak Renjun güçsüzleşiyor ve korkuyordu.

Aynı anda iki kişiye kapılmak mı? Bu saçma durumun dünyada eşi benzeri var mı?

Jaemin, hâlâ ayakkabılarıyla uğraşan mavi saçlı bedenden gözlerini çektikten sonra büyüğüne baktı. O da Renjun gibi düşünüyordu, ama Jaemin'in hiçbir şey düşündüğü yoktu. Kafasını düşünmek için kullandığı pek söylenemezdi çünkü.

Jeno'nun yanına ilerledikten sonra hafifçe dudaklarını büzdü. Büyüğü onu kendine çekmiş, elini kahverengi saçlarına yerleştirip karıştırdıktan sonra usulca gülümsemişti. Gülümsemesinin altında bir umut vardı Jeno'nun: her şeyin düzelebileceği ve açıklığa kavuşabileceği düşüncesi.

Parmakları arasından kayan yumuşak saçların arasına dudaklarını bastırdıktan sonra Renjun'in uzaklaşıp gitmesini izledi bir süre. Sonra Jaemin'e döndü.

"Hâlâ sinemaya gitmek için bir şansımız var, bebeğim."

"Ama korku filmi..."

"Tamam tamam."

Birlikte pistten çıkıp ayakkabılarını giyerken Jaemin kendi kendine mırıldanmaya başlamıştı. Jeno ise düşünüyordu okulun ilk haftalarından beri aklından çıkmayan Renjun'i.

Renjun, Jeno ve Jaemin'i öyle garip bir şekilde etkilemişti ki tek günlerini mavi saçlıdan ayrı geçirmek istemez olmuşlardı. Bu yüzden Renjun'e sürekli fiziksel olarak zarar vermeye başlamış, en sonunda kafayı yiyecek hale gelip manyaklaşmışlardı resmen.

Jeno, alnına düşen altın sarısı renginde olan saçlarını ittirdi ve ofladı. Emin olabildiği tek bir şey vardı, o da biraz zamanın her şeyi düzelteceği. Çünkü kurtulmak istediği ama aynı zamanda istemediği birisi vardı...

Ayakkabılarıyla işi bittiğinde ayakta onu bekleyen Jaemin'in yanına ilerledi, elini tuttu ve parmaklarını kenetledi.

Pistin olduğu, yani dördüncü katta her zaman o kadar az insan bulunuyordu ki, isteyen neredeyse istediğini yapabiliyordu. Bu yüzden Jeno çekinmeden yumuşak dudaklara gömüldü. Jaemin bu ani hareketi beklemese de hemen toparlandı, dudaklarını araladı büyüğünün sıcak dili kendininkisini bulsun diye.

Minik inlemeler ve nefes alışverişleri arasında birkaç dakika geçti, sonra ayrılıp sinemanın bulunduğu bölüme ilerledi iki genç çocuk.

Filmi seçip salona girdiklerinde de düşüncelilerdi tıpkı evinde, balkonunun kenarına oturmuş ve düşünceli bir halde gökyüzünü izleyen mavi saçlı çocuk gibi.

yedi renkli manolya // nct dream ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin