二十八

1.1K 134 593
                                    

Bir gün sonra, bu altılı tekrar buluşmuşlardı hastanede. Fakat iyi bir sebepten dolayı değil, kesinlikle değil.

Jisung'un yüzündeki koca gülümseme Mark'ı korkutmaya başlamıştı. Küçük olan bakışlarını boşluğa dikmiş, boş boş gülüyordu.

"Hey, Jisungie..."

Elini salladı yüzüne doğru, tepki alamayınca iç çekti. Herkes yıkılmıştı, sadece Mark en büyükleri olduğu için bir parça daha sakindi.

"Söylesenize." Jisung sonunda sırıtmayı bırakıp elini sıkıca tuttuğu bedene baktı. "Onu kim bu hale getirdi?"

Cevap alamadı. Gözlerinde yaş kalmamıştı ağlamaktan, yine de herkes sessizdi. Tuttuğu minik eli bırakıp ayağa kalktığında korkunç görünüyordu.

"Onu kim öldürdü?!"

"Jisung, sakin-"

"OLAMAM! Nasıl olayım Renjun?! Sevgilim öldü!"

Ağlamaktan suratı şişmişti, sesi kısık ve çatallıydı. Olanlara inanası yoktu kimsenin. Özellikle de Mark'ın. Küçük kardeşi gibi sevdiği çocuğu, boynu kanlı bezle sarılmış ve bembeyaz teniyle görmek ona hiç iyi gelmiyordu. Saçları gibi teni bembeyazdı Chenle'nun. Ayrıca sol elinin parmakları kesilip götürülmüştü.

Yaralı arkadaşlarını ziyarete gelmek isteyen bu çocuklar, Jaemin'in odasının camlarından ona bakarken Renjun, Jaemin'in yattığı yatağın altındaki şeyi fark etmişti. O gördüğü şeyler, Chenle'nun saçlarıydı. Öyle bulmuşlardı Chenle'yu, boğazı boydan boya yarılmış ve gözleri korku içinde açık.

Kan korkusu olan Donghyuck, Chenle'yu gördüğü anda koşarak çıkmıştı odadan. Jeno da yalnız kalmaması için bir telaşla peşinden gitmişti.

Jisung'un fenalaştığını ilk Renjun fark etti. Çocuğun gözleri deli gibi dönüyor, titriyor, kasılıyordu. Bu korkunç görüntüyle ne yapması gerektiğini bilemediği için korkuyla öne atıldı, parmak uçlarına çıkıp yanağına sert bir tokadı yapıştırdı.

"Kendine gel Jisung!"

Mark, ikisine bakarken, Renjun'in bu yönteminin işe yaramasını hayretle izliyordu. Jisung sakinleşti, durdu.

"Lü-lütfen... Bizi biraz yalnız bırakın."

"Jisung-"

Renjun'in endişeli cümleleri devam edecekti ki Mark dolan gözlerini sildi elinin tersiyle ve odadan çıktılar.

Camdan Jisung'un, sevgilisinin buz kesmiş dudaklarını şefkatle öptüğü ve ağlayarak bir şeyler mırıldandığını görmek dünya üzerindeki en acı verici sahne olabilirdi.

"Bu nasıl başımıza geldi..."

Donghyuck ve Jeno tuvaletten döndüğünde kendi kendine mırıldanmıştı Renjun. Jeno'nun dudaklarının şiştiğini ve sarı saçlarının dağıldığını fark edemeyecek kadar üzgündü.

Bir süre sonra Jisung odadan çıktı. Zaten zayıf olan bedeni iyice çökmüştü. Onu endişeyle süzen bedenlere baktı sırayla, ardından burnunu çekti.

"Hastaneden ayrıldığımızda Chenle'nun tuvaleti geldi. En yakın tuvalet hastanede olduğu için geri buraya yürüdü ve benim eve gitmemi söyledi. Be-ben de gittim işte, keşke onunla kalsaymışım..."

"Ama bu senin suçun değildi, Jisung." Renjun şefkatle konuşup sarıldı ona sıkıca. "Bizim eve gidelim mi?"

Bu soruyu Jisung'a değil de arkasındaki üç bedene sormuştu aslında. Mark yavaşça onları onayladı. "Jisung'un ayakta duracak hali yok. Biraz dinlenmesi lazım."

Jeno da iç çekip Renjun'in yanağını öptü yavaşça, Jisung'un saçlarını karıştırdı. "Dikkatli olun, tamam mı? Polisler soruşturmaya gelince bildiğimiz her şeyi anlatırız, gerçi bir sik bilmiyoruz ama."

İki yakın arkadaş hastaneden sağ salim ayrıldıklarında Mark yüzünü buruşturmuştu bir anda.

"Siktir, kolum... Kolum çok ağrıyor."

Donghyuck endişeyle baktı ona. "Hazır hastanedeyiz, bir doktora görünsen? Mark, böyle yaparak korkutma beni, seni kaybetmek istemiyorum..."

Mark ona gülümseyip dudaklarına eğildi, Donghyuck hemen kabul etti ufak öpücüğü. Ayrıldıklarında Jeno sorarcasına kaşlarını kaldırmıştı.

"Ah, şey..." Mark gülümsedi mutlulukla. "Önce bedeni, sonra kalbi benim oldu. Sonunda. Çok iyi değil mi?"

"Vay! Hızlı olmuş ama olsun, bu iyi. Tebrikler hyung."

Jeno Mark'a göz kırptı hafifçe, ardından kendisine sırıtıp yavaşça alt dudağını yalayan Donghyuck'a baktı. Ona geri sırıttı yavaşça.

~~

Renjun ve Jisung sağ salim eve vardıkları için az da olsa rahatlardı. Gerçi Renjun'di rahat olan, Jisung tek kelimeyle perişan bir haldeydi. Salondaki koltuğa yığıldı uzun olan.

"Da-daha... Daha yeni tanışmıştım ailesi ile. Ben-beni sevmişlerdi, Renjun, ben... Ben sanmıştım ki-"

"Şş, Jisungie..."

Renjun onun yanına oturup sıkıca sarıldı boynuna. Simsiyah saçlarını okşamaya başladı, yaşadıkları şaka gibiydi. Ne saçma bir yaz tatiliydi bu böyle.

Önce Mark omzundan vurulmuştu, sonra Jaemin kaza geçirmişti, en sonunda ise Chenle... ölmüştü.

Başlarına gelen şeyler giderek kötüleşiyordu. Acaba bunu Renjun'den başka biri fark etmiş miydi, bu yedi kişilik arkadaş grubunda? Sanki kademe kademe ceza veriyordu birileri onlara. Belki de en yakın arkadaşına sormalıydı bunu.

"Hey, Jisung... Başımıza gelen şeyler-"

"Giderek kötüleşiyor. Biliyorum Renjun."

Renjun şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı ve arkadaşının ciddi surat ifadesini çözmeye çalıştı. Jisung sanki aklını okumuştu onun.

Jisung zorlukla gülümsedi.

"Acaba şimdi sıra kimde..?"

Bitap bir halde kendini uykuya bırakmadan önce, bilinçsizce mırıldandığı bu soru, Renjun'in tüylerini tek kelimeyle diken diken etmişti.

Acaba...

Şimdi sıra kimde?

~~

Boş hastane odasında kısa olanın kısık inlemesi yankılandı. Dilini sertçe emen ve ağzının içinde inatla gezinen sıcak dil deli ediyordu onu. Karşılık vermek için kollarını, diğerinin boynuna sıkıca sardı, sarı saç tutamlarına geçirdi parmaklarını. Bunun üzerine uzun olan hafifçe sırıtıp kendisinden birkaç santim kısa bedenin ince beline sardı ellerini.

Nefessiz kaldıklarını anladığında geri çekilmeye çalıştı küçük, alt dudağında hissettiği sert ısırık hoşuna gitse de yakalanmak istemiyordu.

"Mmh... Dur, dur-"

"Benim yerime onu seçmenin cezasını çekeceksin, Fullsun."

"Ya!"

"Ne ya? Sonuçta Haechan'ın anlamı bu!"

Küçük olan dudaklarını büzdü. En sonunda ayrılabildiklerinde, nefesini toparlayabilmek için odadan kovdu sarışını.

Yalnız kaldığında yanakları ısınmış bir şekilde gülümsüyordu, yatağın kenarına oturmuş ve gözlerini yere indirmişti. Sevgilisi ile yaşadığı tatlı öpüşmenin etkisinden çıkamamıştı.

yedi renkli manolya // nct dream ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin