Sabah her zamanki gibi alarmımın sesiyle uyandım. Uykumu böldüğü için kendisine tiksintiyle baktım. Vakit kaybetmeden hemen duşa girdim. Hızlıca yıkanıp hazırlanmaya koyuldum. Zaten 10 dakikada hazırlanan biriydim kendimle uğraşmadığım için süre sıkıntım olmuyordu. Aşağı inip hızlıca kahvaltımı ettikten sonra yola çıktım. İlk gelen minibüse binip arka koltuklardan birine oturmak için ilerledim. Hemen kulaklığımı takıp şarkı dinlemeye başladım. Gerçekten iyi hissettiriyordu şarkılar bana,hiç olmadığım kadar hem de. Okulun durağında inip derince bir nefesi içime çektim. Ve yürümeye devam ettim. Okula vardığım sırada oyalanmadan sınıfa girdim. Gözüm Burcu'yu ararken dün oturduğum sıranın önünde oturduğunu fark ettim. Gülümseyerek yanına yürüdüm. "Oo sabah şerifleriniz hayrolsun Ekim Hanım" gülümseyerek"Günaydın" dedim. "Ee nasılsın?" aslında nasıl olduğumun bir önemi yoktu kimse beni merak etmezdi nasılsa ama Burcu'yu yanıtsız bırakmamak adına "iyiyim" dedim. Hemen sonra da hocamız geldi ve derse başladı. Burcu ile beraber oturmak bana göre değildi sanırım, ben dikkatlice not alıp dinlerken Burcu 40 dakika boyunca oflayıp durmuştu. Öğle arasına girdiğimiz zaman hava almak adına bahçeye çıktık. Voleybol oynayan bir tayfanın karşısına oturduk. Burcu'nun neden benimle arkadaş olmak istediğini merak ettim aslında. Sorup sormamak arasında kalıp düşünmeye karar verdiğim sırada kafama çok sert bir cisim çarptı!
Resmen kafama voleybol topu geldi. Birden Burcu'nun ayağa kalkıp bağırdığını gördüm. "Kör müsünüz oğlum görmüyor musunuz burda oturduğumuzu" diye bağırmaya devam ettiği anda "Sorun değil bağırmana gerek yok Burcu" dedim. Durduk yere olay çıkmasını istemiyordum. Topu kafama atan çocuğun güldüğünü fark ettim ve gerçekten sinirlenmeye başladığımı hissettim. Birden bahçenin sol tarafından koşarak Burcu'nun yanına gelen birini gördüm. "Burcu noldu, neden bağırıyorsun kızım?" aralarında konuşmaya başladıklarını sırada dönüp o tayfanın ne yaptığına bakmaya başladım. Bir kısmı oynamaya devam ederken diğer kısmı ayakta durup sohbet ediyordu. Ve topu kafama atan çocuk ise sırıtarak bana bakmaya devam ediyordu. Çocuğun hala sırıttığını gördüm. Ne yaptığımın bilincinde değildim birden ona doğru adımlar atmaya başladım. Yanına vardığım sırada cesaretimi toplayıp konuşmaya başladım.
"Gelip özür dileme tenezzülünde bile bulunmazken hala pişkince neden sırıtıp baktığını sorabilir miyim?" sırıtışı daha da genişledi ve kahkaha atmaya başladı.Ardından "Peki benim sana cevap vereceğimi falan mı sanıyorsun?" diyip gülmeye devam edince daha da sinirlenince gözlerimin dolduğunu hissettim. Nasıl gidip de o şekilde konuşabildim inanamadım kendime. Son kez gözlerine baktığım zaman gülüşünün durduğunu fark ettim. Hemen oradan ayrılıp tuvalete doğru ilerlemeye başladım.Nasıl böyle bir hata yaptım,nasıl... Bu benim hiç yapmadığım,yapamadığım türdendi.Normalde asla sesimi çıkaramazdım ama anlık bir cesaretle gidip yüzüne karşı konuşabildim.Bu,bu aslında benim için büyük bir adım.Sizin için küçük olabilir ama benim için gerçekten büyük...
~Eveet bir bölüm daha bitirdim. Gittikçe farklı kişilerle karşılaşıyoruz sanki hı? Güzel ve farklı bir bölüm olduğunu düşünüyorum umarım beğenirsiniz. Lütfen beğenmeyi unutmayın. Keyifli okumalar 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZ KARANLIĞI
Teen Fiction"Ben üşüyorum Aras, ısınabilmeme yardım et. Bul beni..." Kendime güzel gelecek bulmam gerekiyor. Bunu sadece ben başarabilirim. Kimse için değil kendim için çünkü kimsenin gölgesi altında kalamam, bu bana kötü hissettiriyor, gerçekten kötü... Bugün...