Zaman Herşeye Çare Midir?

609 65 38
                                    

" Jimin geldin mi?"

Kapıdan içeri girdiğimde salondan seslenen seokjin hyung un sesi ike odama gitmekten vazgeçip küçük salonumuzda ilerledim.

"geldim hyung ya sen erkencisin Namjoon hyung ile buluşmayacak mıydın?"

Elindeki kurabiye dolu tabağı yanındaki sehpaya koydu.

"çekimlerden sonra buluştuk ama gelmeden önce bütün programı değişmiş yarın öğlene kadar Busan a gitmesi gerekiyormuş. Gitmeden kardeşinde görmek istedi ondan erken ayrıldık. "

Onu başım ile onaylayıp önündeki çikolata parçacıklı kurabiyeden aldım. Jin hyungun yemeklerine ve tatlıların bayılıyordum.

"ellerine sağlık hyung. Ben odama gidiyorum yoruldum bugün."

Beni onaylar şekilde mırıldanıp izlediği filme geri döndü. Yavaş yavaş merdivenlerden çıkıp odama ilerledim. Seul deki evimiz küçük ama hoştu. İki katlı bir evdi. Üst katta odalar alt katta salon, mutfak ve misafir banyosu vardı. Tabi Han nehrine bakan küçük bir balkon.

Odam küçük eve göre büyüktü. Rahat beş altı kişi ile yatabikecek kapasitedeydi. Bir duvar tamamen dışarı bakan cam ile kapalıydı. Camın hemen önünde küçük bir koltuk vardı. Dışarısını rahatlıkla görebiliyordu. Kapının hemen yanında küçük bir ders masam vardı. Direk kapının karşısında da çift kişilik yatağım. Boş olan duvarın içine monte edilmiş bir giysi dolabı vardı.

Kendimi yorgunluktan deri koltuğa attım. Odamda yatağımın yanındaki küçük abajur ü açtım sadece loş bir ışık ile dışarıdaki manzarayı izliyordum. Hiç birşey düşünmeden. Artık düşünmekten yorulmuştum.

Şu küçücük beden iki üç yıldır çok yorulmuştur. Hele son bir yıldır olan şeyler beni daha da yormuştu. Bir anda olan şeylerde çocukluktan çıkıp olgun bir insan olmuştum.

İşte o olay bu olay derken hep düşünmüştüm. Her bir gün, her saat düşünmüştüm. Olumlu olumsuz.

Fakat bugün düşünmemiştim içimi kaplayan bir huzur vardı ve ben bu huzurun nedeni ni biliyordum.

Ona ne kadar kırgın olsam da onu seviyordum. Bir de buraya onu unutmak için gelmiştim bir nedene...

Ne kadar ona gidip sarılmak istesemde içim el vermiyordu. Kendime verdiğim söz, aileme vardiğim söz geliyordu. Ben onu kaç yıl sevdim, beni kırmasına müsaade ettim, ondan gittim yine yıkıldım şimdi bir yılda ne değişti. Gerçeği öğrendiği gün kapıma gelmiş.

Ben şimdi buna ne diyeyim. Pişmanlık, gurur, dertleşecek durum, sevgi, aşk. Ne demeliyim.
Sevdiği kız tarafından aldatıldı ve hiç kızmadan hiç üzülmeden kapıma geldi. Ne düşünür insan. Hiç birşey ben o kadar düşündüm hiç birşey düşünemedim ve bu çıkmazlıklar beni zorluyordu.

Ona çektirmek istiyordum, hemen kapılmayın Park Jimin i göstermek istiyordum ama onu seviyordum kaybetmek istemiyordum bana ilk kez bir adım atmışken onu kaybetmek istemiyordum.

Birden kucağıma zıplayan Mimi ile korkudan sıçramıştım. Mimi benim küçük kedim di. Annemin hediyesiydi. Gri tüyleri ve boncuk gözleri ile çok tatlıydı. Benim eksikliğimi hissetmememi sağlayan şeydi.

"Mimi özledin mi babayı kızım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Mimi özledin mi babayı kızım. İlk kez bu kadar uzun ayrı kaldık değil mi?"

Kucağıma yerleşen küçük şeyin başını okşamaya başlamıştım. Tatlı tatlı mırıltılar çıkarıyordu bu huyunu seviyordum.

"Mimi biliyor musun? Sana her zaman anlattığım Taehyung ile bütün gün vakit geçirdim ben."

Kafasını kaldırıp bana baktı anlarmış gibi. Ona gülümsedim.

" Mimi ben bugün çok mutluydum. İlk kez Taehyung ile böyle mutlu bir zaman geçirdim kaç yılda. İlk kez bana böyle baktı. Böyle içten konuştu, bana yetmeye çalıştı ama ben kendimi çok garip hissettim. Ezik gibi. Ben onu kaybetmek hiç istemiyorum ama onu hangi kalp ile seveceğimi de bilmiyorum çünkü benim kalbim parçalanmıştı. Ben bu kalbi hep sarsam her birleştirdim parça ile eskiler gelecek aklıma ve herşey daha kötü olacak... Söyle bakalım Mimi zaman her şeye çare midir?

Yoksa hayat kısa git boynuna atla herşeyi beraber atlatın mı? "

Miyavlayıp elimi yalamaya başkadı. Ona güldüm

Ön bacaklarının altından tutup kaldırdım yüz yüze gelmemizi sağlayıp

" sende benim gibi kararsızsın değil mi Mimi? Sende artık babanın üzülmesini istemiyorsun değil mi? "

Onu boynumun girintisine yatırıpsardıktan sonra eski yerine, bacaklarımın üstüne geri koydum

"Huzurlu bir kumsal, benim hayatım,
Dalgalı deniz,senin hayatın.
Her kıyıma vurduğunda,
Bir avuç kum alıp götürüyorsun.

Kumsalımda yanan ateş, benim aşkım,
Denizinden esen rüzgarı, senin aşkın.
Her lodosunu estirdiğinde,
Sadece külleri bırakıyorsun toprağıma.

Kumsalda oturan çocuk, benim endişem,
Omuzlarıma atılan şal, senin huzurun.
Ne kadar ısıtmasanda,
Güvenli ve huzurlu hissediyorsun.

Bazen bir ay bekliyorum,
Senin sert dalgalarını, kumsalımdan çeksin diye.
Bazen bir güneş bekliyorum,
Deniz ve kumsalı ayrı olamayacağını bilmeleri için. "

Geçenlerde kendi kendime karaladığım şiir aklıma gelince mırıldandım. Güzel okumuşum ki Mimi kucağımda uyuyakalmış. Bu kedi aynı yoongi gibiydi, bunu jungkook tan uzak tutmam lazımdı. İsimleride benziyordu Min Yoongi, Mimi.

Mimi yi uyandırmadan yerdeki yatağına yatırdım. Kendi işlerimi hallettikten sonra güzel günü güzel bitirmek için, güzel bir uykuya kapadım gözlerimi.

BeN GeLdİm. Nasılsınız kızıl pandalar. Özlemişim sizi. Kısa bir araya girmeden önce bölüm atayım dedim. Çünkü bir hafta yb atmayacağım. Everest Dağı gibi ödev verdi hocacıklarımda.

Neyse umarım beğenirsiniz. Yanlışım varsa kusura bakmayın. Kısa ve sade bir bölüm oldu.

Sizleri çok çok seviyorum.

QPM

Unrequited Love DueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin