XXIX| pirates are like this, dear

2.1K 229 117
                                    

Hızlıca odadan çıktığımızda elimi tutuyordu. Elindeki ıslaklık benimkine bulaştığında bunun kan olmamasını dilesem de başka bir şey olacağını sanmıyordum.

Karanlıktı. Yürüdüğümüz koridorun her noktasından inleme sesleri yükseliyordu. Paniklediğim için adımlarım sarsaktı ve eğer elimden tutmasaydı yürüyecek gücü muhtemelen kendimde bulamazdım. Anlamıyorum. Saldırıya uğramaktan bıkmıştım.

Handan çıktığımızda "Nereye gidiyoruz?" dedim fısıldayarak.

"Orman tarafına."

Karanlık gökyüzüne baktığımda güneşin doğmasına epey vakit olduğunu görmüştüm.

"Bize kim saldırdı?"

"Hancının piçi."

"Ama neden?"

"Sikkelere nasıl baktığını gördün."

O bakışları hatırladığımda içim ürpermişti. Ya da sadece serin rüzgar üşümeme neden oluyordu.

"Onu öldürdün mü?"

"Bilmiyorum. Hiçbir şey göremedim."

Kasaba büyük olmadığı için -hızlı da yürümüştük- birkaç dakika içinde ağaçların arasına karıştık. Kasabadan fazla uzaklaşmamıştık zaten. Sabah olduğunda muhtemelen yarım saatlik bir yürüme mesafesindeki limana varabilecektik.

Sonunda durup "Ateş yakacağım." diye mırıldandığında bir ağacın dibine oturup kendime çektiğim bacaklarıma sıkıca sarıldım. Az önce hissettiğim endişeden geriye kalanları hala bedenimde hissedebiliyordum. Kalp çarpıntım geçmemişti. Ve korkunç bir his ellerini bana geçirmiş, derinlerimden bana, birazdan bizi öldürmek için geleceklerini fısıldıyordu.

Bulduğu çalı çırpıları hızlıca önümde toplayan Zayn, cebinden çıkardığı çakmak taşlarını birbirine sürtmeye koyulduğunda "Buraya birisi gelir mi?" diye sordum.

"Neden?"

"Bilmiyorum. İntikam için?"

"Kimse gelmeyecek. Rahatla."

Rahatlayamadım. Gergin bir şekilde birbirine sürten taşların sesini dinlemiştim. Uğraşları sonucunda küçük bir ateş oluşturmayı başardı. Eğilerek ateşe üflemiş ve doğru noktalara kondurduğu çırpılar sayesinde ateşi canlandırmıştı. Alevler büyüdükçe üzerime yayılan sıcaklık daha iyi hissetmeme neden oldu. Tabi bu hisler yüzünü bana dönmesi ile anında kesildi. Ateş sayesinde yüzünü artık net bir şekilde görebiliyordum. Alnının sol tarafından ve kaşının kenarından akan yoğun kanlar boynuna doğru bir yol almıştı. Sağ yanağındaki kızarıklığın da yakında daha kötü bir hal alacağı belliydi. Gömleğinin kollarında ve ellerinde de kan izlerini gördüğümde kendi ellerime baktım. Onunkini tuttuğum elimde kurumuş kan izleri gördüğümde parmaklarımı toprağa sürtmüştüm. Ama beni endişelendiren asıl şey onun yaraları oldu.

"Kanaman var."

"Önemli değil."

Ateşin başından kalkıp yanıma oturduğunda çantamın içinden bir bez ve küçük su matarasını çıkardım. Beze bir miktar su döküp "Temizlemeliyiz." dediğimde ona dönük bir oturuş alıp yaklaşmıştım.

Yüzündeki kalıntıları nazik dokunuşlarla temizlerken hiç kıpırdamadı. Sabırla beklemişti. İşimi yaptığım sırada büyük bir hüzünle dolmuş ve hayatımda görmediğim kan miktarını son birkaç aydır böylesine çok görmemi düşünmüştüm. Tüm bu şiddet, tecavüz ve ölüm çok fazlaydı. Muhtemelen o hayatımda olmasaydı bunu psikolojik olarak asla kaldıramazdım.

the reaper • zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin