Uzun bir aradan sonra bölüm attığım için önceki bölümü özet geçmek istiyorum. Hatırlarsanız mariah robin ile karşılaşmıştı. Robin kendi zamanından gelen birisi ve zayn ile mariahı evine davet etti. Edna robinin eşi. Jamie de ednanın kardeşi. Zayn ve mariah fırtına olduğu için orada kalmak zorundaydılar. İşte böyle. Kitabın en uzun bölümünü yazdım büyük ihtimalle. Umarım keyif alırsınız❤️
___"Ah tanrım... İsa..."
Dudaklarımın arasından huzurlu bir nefes yükselirken keyifli bir şekilde sırtımı arkamdaki mermere yasladım ve gözlerimi araladım. Havuzun diğer tarafında olan Zayn donuk gözlerle beni izliyordu. Neden tüm bunlardan etkilenmiyordu emin değilim ama ben birkaç dakikadır inanılmaz iyi hissediyordum.
Robin ve Jamie ikilisi ile olan kahvaltımızın ardından banyo yapmak için bir küvet istediğimde Robin bizi buraya, evin hamamına, göndermişti. Bu yüzyılda gördüğüm en temiz yerdi sanırım burası. Hamam, beyaz renkli ve mavi damarlı mermerlerden oluşuyordu. Oldukça geniş ama bir penceresi olmadığından loştu. İki tane, içine beş kişinin rahatlıkla sığabileceği havuz vardı. Sistem nasıl kurulmuştu bilmiyorum ama içeride doğal bir buhar var, su ise insan bedenini pamuk gibi yapacak kadar sıcaktı. Ama en önemlisi bu evde sabunun olmasıydı. Çeşitli ve birbirinden farklı kokulara sahip sabunlar benim için getirilmişti.
Az önce yapmama rağmen bu defa havuzun kenarında duran kutudan lavantalı sabunu alarak köpürttüm ve saçlarımı sabunladım. Bir şampuan olmasa da saçlarım neredeyse iki yılın ardından ilk kez bu kadar temiz bir durumdaydı.
"O kadar iyi ki..." dedim kendi kendime saçlarımı köpürtürken. Sabunu bırakıp elimdeki köpüklerle boynumu ve omuzlarımı ovaladım. Ardından sıcak suya girip tüm bu köpüklerden arınmış, tekrar su üstüne çıkıp saçlarımı geriye doğru yaslarken Zayn'in hala sinir bozucu derecede olan tepkisiz yüzüne bakmıştım. Benim aksime sabunu bir kere kullandı. Onu da ben zorladığım için. Zorlamasaydım sabun kullanmayı aklından bile geçirmeyecekti.
"Neyin var? Neden suyun keyfini çıkarmıyorsun?"
"Bir şey yok."
"Öyleyse neden somurtup duruyorsun? Az önce neler yediğimize, şimdi de nerede olduğumuza bir bak. Burada olduğumdan beri ilk kez böylesine güzel bir yerdeyiz."
Gözlerime öylece bakmaya devam edip sessiz kalması içimde bir öfkenin oluşmasına neden olmuştu. Hep böyle yapıyor. Bir şeyden keyif aldığımda huysuz çocuklardan farkız bir adama dönüşüyordu. Derin bir nefes alarak bu öfkeyi bastırmayı başardığımda suyun içinde ilerleyerek tam karşısına varana dek yürüdüm. Aramızda az bir mesafe vardı. Kollarımı boynuna sararak mesafemizi neredeyse tamamen kapadığımda bir elimi sakallarının üzerine yerleştirmiştim.
"Neyin var aşkım? Neden keyifli değilsin?" diye sormuştum daha anlayışlı bir tavırla. Onunla tartışmayı asla istemiyordum.
"Burayı sevmedim." diye itiraf etti.
"Neden?"
"Bilmiyorum. Beni rahatsız eden bir şeyler var."
"Belki de herhangi bir sorun olmadığı için böyle hissediyorsun. Sorunsuzluğa alışık olmadığın için."
Sessiz kalarak gözlerime bakmayı sürdürürken ellerini kalçalarıma yerleştirerek beni kendisine bastırmıştı.
"Zayn?"
"Ne?"
"Maskeli baloya neden katılmıyoruz? Maskeli olacağız. Seni kimse tanımaz."
"Aşkım," dedi yılgın bir tavırla. "İkimiz de belayı çeken insanlarız. Bilmiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the reaper • zm
FanfictionYabancı, küçük kapıdan geçmemesini söylediğinde Mariah onu dinlememiş ve kendisini on yedinci yüzyılın korsanları arasında bulmuştu.