Geç gelen yeni yıl hediyesi... Mutlu yıllar..💖
Şarkıyı açın ve bence bölüm sonuna dek kapatmayın❤
"Şşş, sakin ol.. Geçti ben buradayım, benimlesin korkma..." diye rahatlatıcı bir ses duyduğumda, Yavuz'un bedenime sımsıkı sardığı kolları arasında güvende olduğumu anlamış ve çok büyük afallamıştım; tüm dengem bir anda, büyük bir hızla alt üst olmuştu...
Beni iyice kendine çektiğinde burnumun hemen dibindeki boyun girintisinde kesik kesik birkaç nefes soludum. Kaskatı kesilen bedenimin aksine kalbim nefesimi kesecek kadar hızlı atıyordu.
"Bahar? Bak bana, bana bak göreyim iyi misin?" Titreyen buz gibi iki eliyle gözyaşlarımın ıslattığı yüzümü kavrayıp, ona bakmamı sağladığında kıpkırmızı gözlerimi telaşla mavileriyle buluşturdu. Düzensiz soluk alışverişleri arasında önce yüzümü, hemen ardından tüm bedenimi hızla taradığı sırada şaşkınlıkla onu izleyebiliyordum sadece. "İyisin."Dediğinde benden çok kendini ikna ediyor gibiydi iyi olduğuma. Tanrım bu hâli, gözlerindeki bu endişe de neydi böyle?
"Korkma, kimse bir şey yapamaz sana buradayım ben tamam mı? Benimlesin artık korkma." Yüzüm hâlâ elleri arasındayken, iyice eğilip gözümün içine gözlerini dikmiş acele acele konuşuyordu. En az benim kadar korku doluydu, gözlerinde büyük bir endişe vardı..
Tek katlı beton bir evin yan cephesinde, duvarın dibindeydik. Her şey o kadar ani gerçekleşmişti ki Yavuz tarafından buraya çekildiğimi yeni yeni farkediyordum. Yüzümdeki ellerini kollarıma indirdi ve yavaşça kavradı. Ardından birkaç adım gerilememi sağlayarak sırtımı duvara yasladı. Nefesi hâlâ düzensizken gergin ve öfkeli hâliyle keskin bakışlarını bir tur daha etrafta gezdirdikten sonra yüzüme yakın bir mesafeden kaşlarını kaldırarak konuştu: "Burada duvarın dibinde bekle. Bakıp geleceğim, çok uzaklaşmayacağım merak etme." Sözlerini bitirir bitirmez ellerini üstümden çekmiş arkasını dönüyordu ki korkuyla kolunu kavrayıp engel oldum.
"Yavuz, dur! Gitme, lütfen.." Titrek ve ağlamaklı sesim ona ulaştığında, sıkı sıkıya tuttuğum kolu ikimiz arasında bir köprü gibi asılı kalırken olduğu yerde durdu ve önce kolundaki elime ardından da endişeli gözlerime baktı. Ben tüm çaresizliğimle gitmemesi için yalvaran gözlerle ona bakarken, hiç beklemediğim bir şey yaptı ve boştaki eliyle aniden omzumdan beni kendine çekip, bedenime sımsıkı sarıldı. İki yanıma düşen kollarımla hareketsiz kaldığımda nefes almayı dahi unutmuş olabilirdim. Ellerinden birinin, başımın üstünde şefkatle hareketlendiğini hissettiğimde evrenin en yoğun duygularıyla çağladı kalbim. Titreyen ellerim güçlükle sırtını bulduğunda bir kez daha sevgime yenik düşüp ben de ona sarıldım. O ne kadar sıkı sarılıyorsa ben o kadar cesaretsiz ve ürkektim. Parmak uçlarında sarılmak denirdi ancak buna. Bir yerlerde sarılmak için önce yüreğin gerekli olduğunu okumuştum, kollar sonraki işmiş; işte benim yüreğim yoktu ona sarılmaya; piyesin bir yerlerinde, ben yasaklı meyveye uzandığımda cayır cayır yakıldığından, yüreksiz bırakılmıştım."Sadece duvarın köşesinden sokağa göz atacağım." Dediğinde beni kendinden ayırdı ve gözlerimin içine baktı samimiyetle. "Seni asla tek bırakmam, merak etme."
Eğer bana bir yılanın mı yoksa sevdiğin insanın ağzından çıkan kelimelerin mi daha tehlikeli olabileceğini sorsalar düşünmeden sevdiğim insanın ağzından çıkacak kelimeler derim. Birine bir kalp bağladıktan sonra daha iyi anladığım şeyler vardı; sağlıklı bir kalp iki kelimeyle parçalanabilirken bazı kelimelerin bazı ölü kalplere yeniden can verebilecek güce sahip olması en tuhaf olanlarındandı. Bir de geleceği veya çıktığı yol belirsiz olan umut dolu kelimeler vardı -ki bu en kötüsü- ölene dek sürecek bir kırıklığın, vücuttan bir türlü atılamayan hastalık hâlinin sebebi olabiliyordu bir araya gelen bu birkaç kelime. Seni asla tek bırakmam dediğinde ruhumda aniden çakan şimşekler, gürleyen gökyüzü, devrilen kadehler sanıyorum bu son dediğimden sebepti. Niyeti ne olursa olsun gözlerime bakarak seni asla tek bırakmam demişti; ona aşık kalbim için bunun ne kadar büyük bir umut olabileceğini benim yaptığım gibi bir yürek yakmadan bilemezdi, o tabii.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİSAL
FanfictionGelen sesleri duyuyorum.Boğuk boğuk, gidip geliyor.. Bir inilti çınlıyor kulaklarımda, birileri olabildiğince ıstırap çekiyor. Bir sahne bu, sahnede bir oyun.. Ne sahne benim ne oyun; sahne de onun, oyun da onun. Buradayım, sahnenin arkasında.Bir pe...