Gözlerimi ovuşturdum, çünkü karşımda yine o ay tenli kadını görüyordum. "Yok yok, ikinci bir yıldırıma hazır değilim" diye düşünürken koşarak ona yaklaşıyordum. O yine salına salına yürüyüp etrafa bakınıyordu, ama nasıl olur? Ben tek bir doğrultuda koştuğuma eminken bu nasıl olur? Dünyanın çevresini dolaşıp aynı yere gelmiş olamam ya! Tüm bunları derince düşünmeye vaktim yoktu, duramazdım, görünürde başka yol da yoktu ve ona doğru koşuyordum. Beni fark edeceği kesindi. Ya beni yeni bir karar vermek zorunda bırakırsa? Hangisi iyi? Hangisi kötü? Aklımda netleşen tek bir şey vardı: ne olursa olsun durmayacağım. İşte, beni fark etti! Nasıl da şefkatle bakıyor öyle. Bu bakış beni pişman ediyor. Önceki karşılaşmamızda olanlar için yüreğimi eziyor. Ne yapacağıma karar verememişken, ona yaklaşıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOŞ!
SpiritualGecenin yarısında kim koşmak ister? yağmur yağarken evine yetişmeye çalışan bir işçi mi sadece? Ay ışığını yansıtan bıçağından, parlak kırmızı kanlar damlayan bir taze katil mi? Kim? Bu ömür denen şeyin koşmakla ilgisi ne? Hem de gece gece!