"Seninle mezarlıkta görüşürüz belki. Yanında olmam, soğuk bir kalbe sahip olurum. Sırt üstü yatarım orada, senin gelmeni beklerim Anıl. Eğer... Bir şey olursa, eğer orada buluşursak, bil ki geldiğini görürüm." Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu genç adamdan. Onu içine sarmak istiyor, bir daha ayrılmamak üzere gönlüne hapsetmek istiyordu. Ne yazık ki imkansızdı. Gözleri ışıl ışıl parlayan genç adam özgürlüğüne düşkün, amacına bağlı bir öğretmendi. Onu aşık olduğu sevdadan koparamazdı. Anıl, oturduğu koltukta yaklaştı. Elini kaldırarak, sert hatlara sahip yüze nazikçe dokundu. Gülümsemeye çalıştı. Dudakları aralandı. Kahve falında gördüğü bütün o karmaşık yollar ve çıkışları düşündü. Hepsinin tek bir noktayla bağlantısı vardı, her zaman birleşir ve yolun sonunda tek bir yol olurlardı. Kendisi için her zaman tek yol vardı ve emindi ki bu yol, bu adamın yanında geçiyordu. "Mezarının yanı başında olurum Tugay. Beni görmene gerek yok, hemen yanında yatıyor olurum ve emin ol... Seni asla bekletmem. Soğuk kalplerimiz birbirini ısıtmaya yeter."