Luo Wenzhou sabit bir şekilde Zhang Ting'in gözlerine baktı. "Soyadı Feng, tam adı Feng Nian veya Feng Niange mı?""Bilmiyorum... Kulağa öyle geliyordu. Biraz aksanı vardı, karakterlerin ne olduğunu bilmiyorum ya da son karakter adres veya adın bir parçası da olabilir. O gün çok geç olmuştu. Aniden önüme çıkıp yaltaklanarak gülümserken garip şeyler söyledi. Deli gibi duruyordu ve yanımda kimse yoktu, korktum. Bu yüzden 'Onu tanımıyorum' deyip durdum. Yanından geçip gitmek istedim... "
"Ne zaman oldu?"
"Geçtiğimiz günlerde şirketin etrafında zihinsel olarak dengesiz bir teşhirci dolaşıyordu. Onu birçok kişi görmüştü. Patronumuz bile fazla mesai yapmamızı istemeye cesaret edemiyordu, fakat o gün bitirmem gereken bir şey vardı, bu yüzden kaldım. Aşağı indiğimde etrafta pek insan yoktu, korkmaya başlamıştım... Aksi takdirde beni alması için abimi çağırmazdım."
Fei Du kafede tanıştığı teslimatçıyı hatırladı fakat tam olarak aklına yatmayan şeyler vardı. Bunun üzerine bir şey söylemeden duramadı. "Ve sonra? Seni rahatsız etti mi?"
Zhang Ting başını salladı. "Abimin geldiğini görünce onların yanına gitmek için caddenin karşısına geçtim. Birden beni takip etmeye başladı. Paniklediğimden dolayı birkaç adım koştum ve yüksek sesle 'Kimsin, seni tanımıyorum' dedim ve beni duydular. Abim bir sorun olduğunu anlayınca yanıma gelip ona vurdu."
"He Zhongyi - fotoğraftaki adam, karşılık verdi mi?"
"Hayır," dedi Zhang Ting, sanki devam etmeye dayanamıyormuş gibi bakışları aşağı kaymıştı. "Sadece kafasını kapatıp kaçtı. O zaman gerçekten de çok genç göründüğünü fark ettim. Duygusal davrandığımı düşündüm ve hemen abimi durdurdum."
Fei Du hafifçe yukarı baktı. "Onların yanına mı gittin? Başka kimler vardı?"
"Arabayı erkek arkadaşım kullanıyordu. Abim biraz sarhoştu."
Fei Du hayal kırıklığının içten olduğunu belli ederek "Anlıyorum," dedi. "Nasıl olur da bütün iyi kızların erkek arkadaşları olur? Neden herkes bu kadar hızlı davranıyor?"
Luo Wenzhou böylesine tuhaf bir şekilde konuyu saptırdığı için -kaşlarını çatmasına rağmen- Fei Du'ya sessiz olmasını söylememişti.
Zhang Ting imalı sözlerinden dolayı biraz utandı. "Bu avukat Rongshun'dan Zhao Haochang, siz de mi tanımıyorsunuz?"
"Rongshun Hukuk Bürosu avukatı Zhao mu?" Fei Du istemsizce Luo Wenzhou'ya bakmıştı. "Bu kadar çabuk gelmesine şaşmamalı. Peki ya ondan sonra? He Zhongyi'yi tekrar gördünüz mü?"
Zhang Ting başını sallayıp Luo Wenzhou'ya bakarken kekeledi: "Komiser Luo, abim birini öldürmüş olamaz."
Luo Wenzhou'nun ifadesi yumuşadı. Zhang Ting'e, "Abiniz yanlış bir şey yapmadıysa onu haksız yere suçlamayacağız. Rastgele birini seçip haksız yere suçlayacak kadar akılsız olsak bile eski genel müdürümüzün akrabasını seçmezdik, değil mi? İçiniz rahat olsun. Abiniz kimseyi öldüremeyeceğinden burada başına bir şey gelmeyecek" dedi.
Zhang Ting onu duymuştu fakat faydası yoktu - işe yaramaz Zhang Donglai'ın üstesinden gelmek gerçekten kolay değildi. Bundan dolayı "olamazdı" derken o kadar da emin olamıyordu. Luo Wenzhou, "İçeri girin ve ifade verin" dedi. "Lang Qiao'yu getireceğim. Ona gerçeği söyleyin, her şey yoluna girecek."
Konuşmayı bitirmeden önce Fei Du Zhang Ting'in önüne geçerek bir çocuğu kandırıyormuş gibi işaret yaptı. Sessizce, "Korkma. Seninle geleceğim" dedi. Başkasının küçük kız kardeşini bu şekilde beklemek gerçekten de "kayınbiraderi" gibi görünmesine neden olmuştu. Luo Wenzhou, bu yozlaşmış burjuvanın sebepsiz yere kızlarla sohbet etme tarzına dayanamadı. Alay etmek istedi fakat yine Zhang Ting'i üzmekten korktuğundan takmamaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Du {默读} || Silent Reading
Bí ẩn / Giật gân"Çocukluk, terbiye, aile geçmişi, sosyal ilişkiler, travmalar... Bizler suçluların dürtülerini araştırıp anlamaya çalışır, içten içe onları yöneten zayıf duyguların peşine düşeriz. Bunu onlara sempati duymak için değil, suçlarını temize çıkarmak vey...