Luo Wenzhou kapıyı açıp içeri girdiğinde başını öne eğmiş düşünüyordu. Tao Ran'ın dediklerini duyduğunda ise şaşkınlıkla yukarı bakmıştı. "Sorun ne?"Tao Ran, "Kaptan Çin" Luo ile kahramanlık takıntısı hakkında konuşmayı umursamamış gibiydi. Kaşlarını çatarak, "Avukat Liu'nun getirdiği kravatta Zhang Donglai'ın parmak izleri var. İlk bulgu, kurbanın boynundaki boğulma izleriyle eşleşmesi. Üzerinde küçük kan lekeleri ve boynundan gelen soyulmuş deri parçaları var. Fazla mesai yapılsa bile DNA testinin sonuçları en erken yarın sabaha hazır olur. Adli tıp uzmanları bunun cinayet silahı olma ihtimalinin çok yüksek olduğunu söylüyor," dedi.
Luo Wenzhou sessizce dinlemişti. Sonra saate baktı; gece yarısına az kalmıştı.
"Peşinden git. Sanırım Fei Du hala burada. Ayrıldıysa bile az önce ayrılmıştır. Yakalayabiliriz."
----------
Fei Du ifadesini verdikten sonra büroda kalıp tekrar Anne He ile oturmaya gitmişti.
Belki de yanında biri olduğundan ya da gece yarısı Şehir Bürosu'ndaki ortam biraz umut verdiğinden Anne He'nin ruh hali oldukça sakindi. Fei Du ile gönüllü olarak az da olsa iletişim kurabilmişti. "Sen gelmeden önce, sanırım bugün o adamı gördüm, o ... adı neydi?"
Avukat Liu'yu kastediyordu fakat adamın ne iş yaptığını hatırlayamamıştı. Bir an oyalandı, kafasının içi hamur topuna döndüğünde ise dediğine devam edemedi. "Yeni kanıt buldular mı?"
Anne He rahat bir sandalyede oturuyordu fakat Başkan Fei o kadar da rahat değildi. Bacaklarını koyacak bir yeri yoktu ve genç efendi kıvrılarak imajını mahvetmek istemediğinden sadece bir tarafa eğilerek dik pozisyonda oturmak zorunda kalmıştı. Bacakları kısa sürede uyuşmaya başladığından hafifçe onlara vurmadan duramadı. "Bulmuş olabilirler. Katil yakalandığında ne yapacaksınız? Eve geri dönecek misiniz?"
Anne He'nin göz kapakları düşmüştü. Cevap vermeyip Fei Du'nun bacaklarına vuran eline baktı. "Polisle değilsin, değil mi? Çok geç oldu. Eve gitmelisin."
Uyuşmuş bacakları bir yana, Fei Du aslında yorgun hissetmiyordu. Genç aylaklar için şu an gece hayatı yeni başlıyordu; en uyanık oldukları zamandı.
Ne yazık ki bugün etrafta çıtırlar yoktu; tek arkadaşı sıska, buruşmuş orta yaşlı bir kadındı. Şu var ki Fei Du ayrım gözetmeksizin her yaştan kadına eşit muamele ederdi. Tanıştığı onca iyi görünümlü insandan sonra hiçbirinden etkilenmeme konusunda kendisini geliştirmişti.
"Sorun değil. Bir süre sizinle kalacağım," dedi. "Annem ben küçükken vefat etti. Hayattayken hastalığı için düzenli olarak ilaç alıyordu ve dışarı çıkıp çalışamıyordu. Babam işle meşgul olduğundan nadiren eve gelirdi. O zamanlar okula gidiyordum. Okulum evden uzaktı ve okulun yakınında bir hizmetçiyle yaşıyordum. Annemi görmek için sadece haftada bir eve dönerdim."
Anne He Fei Du'ya biraz çekinerek baktı. "Böyle yakışıklı bir genç adam, annen senin için deli olmuş olmalı, her gün eve gelmeni dört gözle bekliyordur. Bir annenin kendine ait hüneri yoksa, o zaman onun için geriye kalan tek şey çocuklarını her gün dört gözle beklemektir."
Bunu duyduktan sonra Fei Du ona bakmadan gülümsedi. "Evet."
Kafasını kaldırdığında Luo Wenzhou ve Tao Ran'ın yanlarına doğru geldiklerini gördü. İkisi de fazla mesai nedeniyle yıpranmış görünüyordu. Tao Ran birkaç adım öteden ona el salladığında Fei Du yavaşça yanlarına gidip dişlerini göstererek Tao Ran'a gülümsedi. "Ge, randevun nasıl geçti?"
Fei Du'nun yerindelik anlayışı etraflıcaydı. Değişeceğini söylediğinden beri hitap tarzı ve beden dili tamamen değişmişti. Artık sorun çıkarmayacağını söylemiş ve çıkarmamıştı. Aniden tamamıyla değişip samimi fakat düzgün davranan bir kardeşe dönüşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Du {默读} || Silent Reading
Mystery / Thriller"Çocukluk, terbiye, aile geçmişi, sosyal ilişkiler, travmalar... Bizler suçluların dürtülerini araştırıp anlamaya çalışır, içten içe onları yöneten zayıf duyguların peşine düşeriz. Bunu onlara sempati duymak için değil, suçlarını temize çıkarmak vey...