Gerçek, acı gerçek. -Le Rouge et le Noir
Huashi Bölgesi'ndeki Yan şehrinin Kuzey Nanping yolu etrafındaki bölge, yarım makyajlı yüzü olan bir iblis gibiydi. Geniş ve düz çift yönlü yol, Huashi Bölgesi'nin tamamını ikiye ayırıyordu. Doğu Bölgesi şehrin en işlek ticari merkezlerinden biriyken, Batı Bölgesi yoksulların toplandığı unutulmuş eski bir mahalleydi.
Doğu Bölgesi'ndeki mülklerin emlak kodamanları tarafından art arda çok yüksek fiyatlarla açık artırmaya çıkarılmasının ardından dönüşüme ihtiyacı olan eski mahalle düşündürücü bir şöhret yakalamıştı. Sakinlere geri ödemelerini yapıp başka yere yerleştirmenin bedeli bu gelgitle birlikte artmış, müteahhitleri korkutmuş, sıkışık ve yoksul sokaklar arasına bir sermaye duvarı dikmişti. Yıkık evlerde yaşayan insanlar bütün gün onlarca metrekarelik harap odalarını bir gecede zengin olmak için kullanmayı hayal etmiş;"evim milyonlarca dolar değerinde" fikriyle üstünlük duygusunu şimdiden hissetmeye başlamışlardı. Fakat bu gecekondu milyonerleri hala terliklerini giyip lazımlıklarını boşaltmak için sıraya girmek zorundaydılar.
Bir yaz gecesi havada hala ürperti vardı. Gün içinde biriken yaz sıcağı hızla bunaltmaya devam ediyordu. Sokakları yasadışı bir şekilde işgal eden barbekü arabaları toplanıp birbiri ardından bulundukları yerlerden ayrılmaya başlamış; serin havanın tadını çıkaranlar da evlerine erkenden dönmüşlerdi.
Zaman zaman eski sokak lambası dengesiz bir şekilde titreşiyordu. Nedeni büyük ihtimalle yakınlardaki kaçak kiralık evlerin çektikleri elektriktendi. Öte yandan ticari merkezin bir sokak ötesinde gece hayatı daha yeni başlıyordu. Akşam yaklaşırken Doğu Bölgesi'nde caddeye bakan bir kafede müşterilerle uğraşmayı yeni bitirmiş bir barista, sonunda derin nefes alma şansını yakalamıştı. Sertleşen yüz hatlarını gülümseyerek eski haline getirmeden önce cam kapının üzerinde asılı duran küçük zil bir kez daha çalmış ve yeniden maskeleşmiş gülüşünü göstermesine neden olmuştu. "Hoşgeldiniz."
"Kafeinsiz vanilyalı latte lütfen."
Müşteri uzun ve zayıf, saçları neredeyse omuzlarına kadar inen bir adamdı. Resmî ve ağırbaşlı duran kıyafetler giymiş, metal çerçeveli gözlük takmıştı. Cüzdanını çıkarmak için aşağı baktığında saçları çenesinin üzerinden öne doğru savrulup yüzünün yarısını kapladı. Işıkta burnu ve dudakları soluk bir sır tabakasıyla kaplanmış gibiydi. Soğuk ve yaklaşılmaz görünüyordu.
Herkes güzelliği takdir eder. Barista, müşterinin siparişini tahmin etmeye çalışırken ona birkaç kez bakıp sohbet etmekten kendini alamadı. "İçine şekersiz vanilya koymamı ister misiniz?"
"Hayır, fazladan şurup olsun lütfen." Müşteri birkaç bozuk para verip başını kaldırdığında gözleri baristanınkilerle buluştu. Ardından nezaketle gülümsedi. Gözlük camlarının ardından gözleri hafifçe kıvrıldı, sıcak ve belirsiz bir ifadenin ardından önceki ciddi halinden eser kalmamıştı. Barista, -müşteri yakışıklı olsa da- sıradan ağırbaşlı bir yakışıklı olmadığını fark etti. Gözlerinde şeftali çiçeği flörtü hissi vardı.
Kızın yüzü açıklanamaz bir şekilde ısınınca müşterinin bakışlarından hızla kaçarak sipariş işlemleri için aşağı baktı. Neyse ki mekanın teslimatçısı tam zamanında gelmişti. Barista aceleyle kendine yapacak başka bir şeyler buldu ve nakliye manifestosunu doğrulamak için teslimatçıyı tezgahın arkasından yüksek sesle çağırdı. Teslimatçı yirmi yaşlarında genç bir adamdı. Altın akşam ışığında kahve dükkanına girmişti. Esmerdi. Küçük beyaz dişlerini göstererek gülümseyip baristaya hareketli bir selam verdi. "Merhaba güzellik! Bugün mutlu görünüyorsun. İşler iyi olmalı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Du {默读} || Silent Reading
Mystery / Thriller"Çocukluk, terbiye, aile geçmişi, sosyal ilişkiler, travmalar... Bizler suçluların dürtülerini araştırıp anlamaya çalışır, içten içe onları yöneten zayıf duyguların peşine düşeriz. Bunu onlara sempati duymak için değil, suçlarını temize çıkarmak vey...