Bölüm 20 - Julien XIX

367 60 28
                                    


Luo Wenzhou Fei Du'nun gökten inmesine diğerleri kadar şaşırmıştı fakat durum vahimdi. Vakit kaybetmeyip hemen bir karara vararak önce Wu Xuechun'u arabaya bindirdi, sonra da kendisi yolcu koltuğuna atladı. Arabanın açık pencereleri otomatik olarak kapanıp uğuldamayla öne doğru ilerlediğinde henüz tam oturmamıştı. Koltuğa doğru yapıştı. "Neden ruh halin pek dengeli değilmiş gibi geliyor? Hey!"

Koku, kişinin görüş alanıyla alakalı olmadığından Fei Du ona bakmadığı halde ortama yayılan kan kokusunu alabiliyordu. Küçük spor arabanın hızlı olması etkilerken bir de yanında hareket eden kan torbası olunca baş dönmesi artmıştı. Başkan Fei, ikisinin bir araya gelmesiyle havalı tavırlarının ardından arabayı elektrik direğine doğru sürdü. Yaptığı şeyle Luo Wenzhou'nun sesinin perdesi değişmiş; Fei Du'nun ise alnındaki damarlar belirginleşmeye başlamıştı. Fakat sonunda kriz anında da olsa direksiyonu dikkatlice çevirip uzaklaşmayı başarmıştı. Felaketten kurtulan elektrik direği, arabanın yukarı aşağı sıçramasına tanık olduğunda henüz rahatlamamış; Başkan Fei ise yanlışlıkla kaldırıma çıkmıştı. Luo Wenzhou emniyet kemerini olabildiğince hızlı taktı. Ejderhanın gölünden yeni kurtulmasına rağmen şimdi de kaplanın inine düştüğünü hissetti. Kötülerin bıçaklarından ölmeden kaçmıştı fakat bu intihara meyilli adamın elinde ölecekti.

"Manyak gibi sürüyorsun!" Luo Wenzhou bağırdı.

Fei Du derin nefes almaya cesaret edemiyordu. Çünkü bunu yaparsa kokusunu alacaktı. "Sana öne oturmanı kim söyledi! Kusmak üzereyim!"

Luo Wenzhou: "..."

Yakışıklı ve zarif bir gençle karşılaştığında midesi mi bulanıyordu? Onun nesi vardı?

Fei Du soğuk soğuk terlemeye başladı. Yakında yolu da net göremeyecekti. Luo Wenzhou yüzünden zarif duruşunu koruyamayarak ağzını bozdu. "Beni kan tutuyor, lanet olsun üstünü ört!"

Luo Wenzhou donakalmıştı. Fei Du'nun "beni kan tutuyor" tavırlarının şakadan ibaret olduğunu düşünürdü çünkü küçükken böyle bir sorunu olmadığını açıkça hatırlıyordu. Wu Xuechun Fei Du'nun arka koltuğa attığı ceketi yardım edercesine öne doğru uzattığında Luo Wenzhou ceketi sirkeleyelip kendini onunla örttü. "Hah. Şimdi de araba tutmaya başladı. Ne?... Kahretsin, bu insanlar deli mi?"

Luo Wenzhou "Burada ne yapıyorsun?" diye sormak istemişti. Fakat dikiz aynasından baktığında motosikletlerin peşlerinde olduğunu gördü. Gündüz olmasa da hala yasalara uyan bir toplumda yoldaydılar. Bu artık arsızlığa giriyordu. Kaptan Huang ve diğerleri, Luo Wenzhou'yu -fazla kişi olmalarına rağmen- kendi inlerinde tutamayacaklarını tahmin etmemişlerdi fakat ok yaydan bir kez çıktığında geri dönüşü olmazdı. Şu an sonuçları ne olursa olsun sonuna kadar çılgınlığa devam edebilirlerdi. Kendini "basit" olarak gören sıradan birinin yalnızca üç adımda gerçekle akıllıca yüzleşerek çaresiz bir suçluya dönüşmesi doğaldı.

Mantıken birinci sınıf bir spor arabanın etrafı motosikletler tarafından çevrelenerek önünün kesilmemesi gerekirdi, fakat gerçek yol koşulları bu tarz durumlarda her zaman rol oynardı. Özellikle koşulların karmaşık olduğu, yolların uzun ve engebeli olduğu sıkışık Huashi Bölgesi'nde. Bir roketin 'özellikle torunumu için aldığım' scooter'ını geçemeyeceği yerler de vardı.

İlk olarak Fei Du bu yere aşina değildi, navigasyonu açacak zamanı yoktu ve hava karanlıktı; sadece hislerine güvenebilirdi. Ayrıca yanında normalden daha kötü hissettiren kirlilik kaynağına maruz kalmış ve yol her taraftan tehlikelerle kuşatılmıştı. Elleri ve ayakları üşümüş; kalp atışları düzensizleşmeye başlamıştı. Midesi -içindekiler kabarmaya hazır şekilde- isyan etmek üzereydi. Direksiyonu kavrayan elleri bembeyaz olmuştu. Dişlerini sıkarak, "Bana yalnız gelmediğini söyle," dedi.

Mo Du {默读} || Silent Reading Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin