"Wu... Wu Xuechun?" Resepsiyondaki çalışanın yüz ifadesi aniden sertleşince Luo Wenzhou sahte belirsizliğinden sızan keskin bakışlarıyla yavaşça, "Sorun ne?" diye sordu.
Çalışan, Luo Wenzhou'nun bakışlarıyla donmuş gibiydi; istemsizce gözlerini kaçırıp kendini sakinleştirmeye çalışarak Luo Wenzhou'ya tatlı bir gülümseme verdi. "Bir şey olmadı. Buradaki hizmet çalışanlarımız İngilizce isimler kullanırlar. Aniden gerçek adını söylediğinizde tam olarak anlayamadım. Wu Xuechun... Sanırım Wu Xuechun Linda olmalı?"
Luo Wenzhou aslanın ininde olmasına rağmen çenesini tutamamıştı. "Buradaki kurumsal kültürünüz oldukça Batılılaşmış."
Çalışanın gözleri parladı ve albümü yeniden Luo Wenzhou'nun ellerine itti. "Efendim, Linda bugün kendini iyi hissetmiyor. Diğerlerine tekrar bakmak ister misiniz? Yoksa onunla daha önce tanıştınız mı?"
Luo Wenzhou arkasına yaslanıp cevap vermedi. Çalışan kıza dik dik bakıp sertçe, "Ne? Hizmet çalışanı sipariş etmem için geçmişimi kontrol etmen mi gerekiyor?" diye sordu.
Çalışan alçak sesle hemen özür diledikten sonra özel oda ayarlayıp birisinin ona eşlik etmesini sağladı. Luo Wenzhou yanlış anlıyor olabilirdi fakat onu izleyen gözler artmış gibiydi. Çalışan, o gittiken sonra derin bir nefes vererek yanındaki telsizi alıp sessizce, "Dediğin gibi burada. Hibiscus Şehri odasına gönderdim," dedi.
Başta karşı taraftan gürültülü konuşma sesleri geldikten sonra erkek sesi duyuldu. "Yanında kaç kişi var?"
"Sadece... sadece o." Çalışan dudaklarını büzdü, avuç içleri terlediğinden büyük siyah aleti tutmakta zorlanıyordu. "Bir dahaki sefere bunu bana yaptırma, tamam mı? Ben..."
Telsizden edepsiz sesler yükseldiğinde konuşmasını bitirmemişti: "Orospu çocuğu! Sadece o ha? Çok şanslı olduğunu düşünüyor olmalı! Bilseydim kapıda onu öldürmek için çuvalla bekleyen birini tutardım, bu kadar zahmete girmenin ne anlamı var ki!"
Küfrün ortasında karşı tarafın bağlantısı kesildi. O sırada beyaz elbiseli bir kız iki kişi tarafından itilip kakılıyordu. Göğsünde "Linda" yazan bir etiket vardı. Wu Xuechun resepsiyondaki kıza çaresizce bakarak önünden geçti. Birbirlerine bakıp hızla kafalarını çevirmiştiler.
Luo Wenzhou gittikten birkaç dakika sonra Fei Du yemeğe devam etmek istemediğinden Şehir Bürosu'nun kafeteryasından çıktı. Dışarı çıkarken Anne He'nin uyandığını ve görevli bir memurun onu otele götürmek için ikna etmeye çalıştığını gördü. Anne He'nin gözleri şişmiş, beti benzi atmıştı. Kendi giysisine sarılmış şekilde ne konuşuyor ne de başını sallıyordu.
Dış dünyada dönen şeyler hakkında hiçbir fikri olmadığından dolayı durmadan başkalarının onu kandırmak istediğinden şüphelenir ve çaresiz hissederdi. Kapalı bir çevrede yaşayıp dış dünyayla temastan yoksun kalmak genellikle korkaklık ve aptallığa neden olurdu. Yıllardır hasta olan bu kadın için oğlu onun tek destekçisiydi. Hareketli dünyayla tek bağı ve korumasıydı. Fei Du, kabuğunu kaybetmiş bir salyangoz gibi göründüğünü düşünerek bir süre onu camın arkasından izledi. Rahatsız etmek istemediğinden Batı Huashi Bölgesi'ne gitmek için hızla Şehir Bürosu'ndan ayrıldı.
Hibiscus Şehri en köşede özel bir odaydı. Luo Wenzhou içeri girer girmez garip bir şeyler olduğunu hissetmişti çünkü diğer özel odalar kadar loş görünmüyordu. Bakışları odanın etrafında gezinirken saklanmış gizemli bir köşe olduğunu gördü. Büyük Şans Binası'nın etrafında dolaşırken inşaat sorunu nedeniyle binanın dört köşesinde kapatılmamış bazı pencereler olduğunu keşfetmişti. Biri bu odada olmalıydı. Karaoke odalarında pencere açılmadığından karartma perdeleriyle içeriye ışık sızması engellenirdi. Belli ki çok zaman geçtiğinden perdelerin tutturulduğu yerler biraz gevşemişti. Sokak lambalarından gelen ışık yarıklardan içeri sızıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mo Du {默读} || Silent Reading
Tajemnica / Thriller"Çocukluk, terbiye, aile geçmişi, sosyal ilişkiler, travmalar... Bizler suçluların dürtülerini araştırıp anlamaya çalışır, içten içe onları yöneten zayıf duyguların peşine düşeriz. Bunu onlara sempati duymak için değil, suçlarını temize çıkarmak vey...