bölüm şarkısı;
Evanescence - Bring Me To LifeSam Tinnesz - Play With Fire
Ben smut yazmak bu bölüm.
Çocukları pistten alalım please. 😋Deli yürek.
Tesadüfler vardı. Tesadüflere inanan biri olarak kadere de inanan biriydim ben. İnsanların yaşadıkları şeyler önceden planlanmış önceden yazılıp çizilmişti bana göre. Fakat bu kaderi değiştirmek yine bizim elimizdeydi. Bir hayırla ya da bir evetle. Gereğinden fazla kızmamakla, gereğinden fazla gülmemekle, yokuştan çıkmayıp yolu uzatmakla, o bardağı o sehpanın üzerine koymamakla ya da koymakla. Herbir hareketimiz bizi diğer bir hareketimizi yapmamız için programlıyordu. Her yaşadığımız şey de bir sonraki için yaşanıyordu.
Benim de kaderim bu dedim içimden. Nerede kaos, nerede acı, nerede üzüntü varsa hepsini çekiyordum kendime. Sevdiğim şeyler elimden düşüveriyordu. Kırılıyordu sonra da camları ayağıma batıyor, derimin altına girip sızlatıyordu. Park Chanyeol, derimin altına giren cam kırığıydı. Canımı çok yakıyordu. En sevdiğim cam vazoydu üstelik o, içine çiçeklerimi koyduğum.
Deli yürek dedim içimden. Delisin sen, yüreğinde deli atıyor senin. Deli olmasan yüreğin de böyle deli atmazdı zaten. Hayır dedi sol omzumdaki Baekhyun. Yalancısın sen, deli bir yüreğin yok senin. Haklıydı. Kendi kendime çelişiyordum işte. Tam önümde, ıslak dudaklarını uzatmış benden daha deli bir oğlan vardı. Binlerce dilek fenerinin altında bana bakıyordu bu oğlan. Cam kırığımdı o benim, canımı acıtan.
Hiçbir şey söyleyemedim. Yaklaşık iki aydır beni takip eden, mesajlar atan ve kaçıran adam tam karşımda duruyordu. Tüm işaretler onu gösteriyordu. Her şey Chanyeol'ün geldiği zamanlar başlamıştı. Penceremin camını o kırmıştı, sürekli yanımdan ayrılmıyordu, bileğini bile bilerek burkmuştu. O yalancıydı, psikopattı. Benimle oyun oynamış ve gelip bunu üstü kapalı açıklamıştı. Yüzüne baktım uzun süre. Öylece bakakaldım. Ne olacaktı şimdi, ne yapacaktım? Yüzüne bir daha bakmak istemiyordum onun ama bir daha hiç bakmazsam ne yapacaktım?
Herkes dağıldığında gece çok geç olmuştu. Durgunluğumu fark etmiş olacak ki, sürekli bana bakıyor ve bir şey olup olmadığını soruyordu. Sustum. Son bir gece burada kalacağımızdan onunla aynı çadırda kalacaktım. Bunu yapamazdım, o kirli elleriyle bana dokunmuştu. Üstelik o günün gecesinde de dokunamadığımı bildiğinden kendi saçlarını kurutturmuştu. İçimde biriken öfke beni yavaş yavaş alevlendiriyordu.
"Baekhyun, sorun ne? Bir şey mi oldu?" diye kolumdan tutup beni durduğunda gölün kenarındaki yoldaydık. Bizimkiler biraz ileriden yürüyordu. "Aklına bir şey mi takıldı?"
"Bir de soruyor musun?" dedim durarak. Kesinlikle kavga edecektik.
"Ne diyorsun, noldu?"
"Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmıyor musun bir de," diyerek sırıttım. Biri dokunsa patlayacaktım.
"Neyi bilmiyormuş gibi?" İfadesi düz, hiçbir şey anlamamış gibi bakıyordu. Dibime girip sırtımdan tuttu beni, dudaklarıma eğildiğinde onu hızlıca ittim. Bir iki adım sendeledi. "Napıyorsun lan?"
"Yaklaşma bana," dedim. Tekrar tutmaya çalıştışında geri çekildim. "Uzak dur."
"Baekhyun, sen hiç iyi görünmüyorsun ne olduğunu anlatacak mısın artık?"
"OROSPU ÇOCUĞU," diye bağırdım. Evet kesinlikle patlamıştım. "Uzak dur, benden, etrafımdakilerden, herkesten. Sen bir canavarsın. Ne istediğini bilmeyen psikopat herifin tekisin. Sol ayağımmış, bilmem neymiş, tazıymış, tavşanmış. Götüne girsin hepsi, tamam mı, deli yürek filan değilim ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gömleğime karadutların bulaşmış || Chanbaek
Mystery / ThrillerBaekhyun, dolabında kimden geldiğini bilmediği bir kitap bulur. "Bana neden karadut diyorsun?" "Çünkü saçların bana karadutları anımsatıyor. Çünkü gömleğime karadutların bulaşıyor Baekhyun. O lekeleri yıkasan çıkmaz." "Beyaz gömlek," dedim. "Ona m...