daireler içinde dönüp duruyoruz

727 118 46
                                    

bölüm şarkısı;
Cat Power - Stay

Koşuyordum. Koşuyordum ve artık koşamayacak duruma gelince bile koşmak için ayaklarımı zorluyordum. Ayaklarım çok acıyordu ve dakikalar önce düştüğüm için dizim kanıyordu, sırılsıklamdım ve ağzımda ekşi bir tat vardı. Yine de delicesine koşuyordum. Nefesim kesiliyordu. Rüzgar o kadar şiddetliydi ki eğer biraz olduğum yerde beklersem beni alıp uçuracak gibiydi. Zaten kuru bir şeydim uçacağıma emindim. Bu yüzden ağaçlara yakın koşuyordum olur da havalanırsam tutunurum diye. Nefes nefese olduğum yerde bir iki saniye bekledim ve elimi ağaca dayadım.

Chanyeol'ü arıyordum. O lanet herifi arıyordum ve delicesine koşuyordum. Ormandaydım. Gökyüzünü siyah bulutlar ele geçirmişti. Korku filminde gibiydik. Kötü bir şey olacağı zaman bulutlar birikir, gök gürülder ve yağmur delicesine yağardı. İşte tam o anlardan birindeydik. Kötü bir şey olacakmış hissi kalbimi yakıp kül ediyordu. Korkuyordum. Küçükken de olduğu gibi yükselen simsiyah bulutlardan ve gelecek felaketten delicesine korkuyordum.

Dakikalar önce ya da bir kaç saat bile olmuş olabilir, çadırdan çıktığımdan bir süre sonra yağmur bastırmıştı. Hepimiz arabalara binecekken Chanyeol'ün kamp alanında olmadığını fark ettik. Kayıp olmuştu. Sürekli bağırsak da sesimizi duymadığı kesindi. Yağmurdan dolayı hiçbir şey duyulmuyordu ve donuma kadar ıslanmıştım. Herkese arabaya binmesini ve onu bulacağımı söyledim. Eğer gelmezsem yardım çağırın ve büyükannemin yanına gidin dedim, arkamdan bağırdılar fakat ormana daldım. Onu bulmalıydım, bulmalıydım yoksa ölecekti.

Saat kaç olmuştu bilmiyordum telefonumu da almamıştım alsaydım da çekmeyecekti zaten. Rüzgar biraz dindiğinde bir kayanın üzerine oturdum. Yağmur durmuştu fakat güneş çıkmadığından dolayı üşüyordum. Fırtına çıkacaktı, hortum bile gelebilirdi, yağmur yağmıştı, sırılsıklamdım ve Chanyeol'ü arıyordum. Delirmiştim. Kesinlikle.

Küçükken rüzgarın beni alıp götürmesini istiyordum, rüzgar olmak istiyordum fakat küçük bir çocuktum ve gök gürültüsünden korkuyordum. Dışarıda kopan fırtına deprem oluyormuşçasına her yeri sallardı ve korkunç bir katil kapıya dayanmış gibi yavaş yavaş uğuldardı. O zamanlar büyükannemin yanından ayrılmazdım ona sıkı sıkı sarılırdım, o da başımı okşarken tanrı çok kızmış derdi. Tanrı çok kızmış ki böyle yapıyor.

Tanrı neden çok kızıyordu bir türlü anlamıyordum. Belki melek ve şeytana kızmıştır diye düşünmeden edemiyordum ya da beceriksiz insanlara. Orada bir kaç dakika boyunca bunu düşündüm. Gök gürüldüyordu ve korkmadan edemiyordum. Yanımda bana sarılacak, saçlarımı okşayabilecek büyükannem yoktu. Annem de yoktu. Böyle zamanlarda en çok onu özlüyordum bana benim güçlü olduğumu, korkmamam gerektiğini çünkü yanımda olduğunu söylerdi. Yanımda değildi ve ben korkuyordum. Göz pınarlarıma gelen yaşları geri göndererek ayağa kalktım ve tekrar koşmaya başladım. Chanyeol'ü bulmalıydım.

Avazım çıktığı kadar bağırıyordum ve boğazım acıdığında bir süre dinleniyordum. Sonunda Chanyeol'ün sesini uzaklardan duyduğumda daha fazla koşacak halimin olmadığını anladım. Sesim de çıkmıyordu artık. Sendeleye sendeleye sesin geldiği yere doğru yürüdüm. Ve lanet olsun ki, Chanyeol yerde kanlar içinde yatıyordu. Tanrım Chanyeol yerde kanlar içinde yatıyordu.

Kalbimin durduğunu hissettim. İçimden çığlıklar atarcasına son kalan gücümle koştum yanına. Bileğinin üzerinde kocaman bir odun vardı ve bileği kanıyordu. Hayır bu odun değil kocaman bir ağaç gövdesiydi. Üstelik yüzü de bertaraf olmuştu, dudağı kanıyor ve yanağı kıpkırmızıydı. Göz yaşlarımı durduramadım ve bağıramıyordum. Sadece dediğim şey tanrımdı. Tanrım, tanrım, tanrım.

Gömleğime karadutların bulaşmış || ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin