bölüm şarkısı;
Nothing But Thieves - Lover, Please StayAlicia Keys - No One
"Strong Boys Never Cry."
Tutsak yüreğim, çürüyor etlerim, beni benden kurtaracaklar nerede? Ruhumun içinde ne var? Nefes almak bu kadar mı zor, sancılı? Onlarca çift gözden sadece tek bir tanesinde takılı kalmak bu kadar mı acı veriyor bana? Gözleri geceden yorulmuş, ne istiyorsan, neye ihtiyacın varsa al benden diyebiliyorum. Sonuçlarını bilmeden, geleceği görmeden, en çok onunla olduğumda mutlu olur gibi, en çok onu severek.
Bir yaz gecesinde mutfak zemininde tenlerimiz birbirini severken kıvır kıvır saçlarını tutuyorum onun. Fayanslar soğuk. Fayanslar buz gibi ve ben de öyleyim. Gece güneşi gibi üzerimde açıyor. Ellerimi daha önce yaptığı gibi başımda birleştiriyor yine, direnmiyorum, bileklerim de acımıyor. İçime giriş çıkışları, gel git gibi içimde akması yüzünden bütün bedenim titriyor. Nefeslerimiz birbirine karışırken benimle kal diyor, benimle kal sevgilim. Onunla kalıyorum. Ormanımı, dağlarımı, evlerimi ateşe vereceğini bilir gibi onunla kalıyorum yine. Çünkü Park Chanyeol, bir yaz gecesinde açan güneş gibi içime doğuyor.
Bir yaz gecesinde Chanyeol, yüzümüz yara bere benimle mutfağın soğuk zemininde sevişiyor. Kimse duymuyor, duysalar bile gelmeyeceklerini biliyorum. Saatin kaç olduğu umurumuzda değil, biraz sarhoşuz, biraz güzeliz. Gerisi önemli değil, onunlayken hiçbir şey önemli değil. Alacalı yüzünü seviyorum, dudaklarıma bir buse konduruyor, kalçalarımı kavrıyor yavaşça. Sanki beni son kez öpüyormuş gibi koklayarak öpüyor, sanki son bir vedaymış gibi hissediyorum. Vedaları sevmiyorum, vedaları kim sever ki?
O günden bir kaç gün önce, yüzümüz dağılmış, darmadağın olmuşuz ama katıla katıla halimize halimize gülerken cümbür cemaat eve geldik. Jongdae şarkının nakaratını söylüyor sürekli "Yeah you make feel like, I've been locked out of heaven. For too long, for too long."
İçmemişiz ama sarhoş olmuşuz sanki. Büyükannem bizi gördüğünde büyük bir feryat kopardı dudaklarından "Hiiiihh, ne oldu size, ne yaptınız, kavga mı ettiniz?"
Hepimizi teker teker koltuklara oturttuğunda çürümeye başlayan etlerimizin acısı yüzünden inildedik. "Hay, ben senin..." diye söylendi Kyungsoo.
"Kim yaptı bunu? Baekhyun yüreğime iniyordu anlat artık!" Büyükannem dizimdeki yaraya pansuman yaparken batikonlu pamuğu dizime bastırdı. İnildedim ve gözlerimi kapattım. "Ya tontonum anlatacağız, acıyor ya yavaş ol."
"Acıyormuşmuş, acısın, az bile, annen başını belaya soktuğunu görse beni annelikten reddederdi."
"Tontonum ya abartma bak iyiyiz biz— ah" Sıra Jongdae'ye geldiğinde büyükannem Jongdae'nin patlayan kaşına bastırıvermişti pamuğu. Diğerleri birbirlerinin yaralarını sararken Chanyeol hemen yanı başımda oturmuş parmak eklemlerindeki kanlı yaralara krem sürmeye çalışıyordu. Kremi elinden alıp sürmeye başladığımda hiç konuşmadı. Aklıma daha önce yanan yüzüme krem sürdüğü zaman geldi. "Hep böyle yan," demişti. Hep sana krem sürsün diye aklımdan geçirmiştim o zamanlar. Şimdi ona krem süren bendim. Parmak eklemlerini yaralamasını istemiyordum tabiki hep yanımda olmasını istiyordum onun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gömleğime karadutların bulaşmış || Chanbaek
Mystère / ThrillerBaekhyun, dolabında kimden geldiğini bilmediği bir kitap bulur. "Bana neden karadut diyorsun?" "Çünkü saçların bana karadutları anımsatıyor. Çünkü gömleğime karadutların bulaşıyor Baekhyun. O lekeleri yıkasan çıkmaz." "Beyaz gömlek," dedim. "Ona m...