bölüm şarkısı;
Bernard Herrmann - Twisted NerveTom Odell - Heal
Final part 1 || Diğer bölümlere spoiler yazmazsanız çok müteşekkir olurum. İyi okumalar🌿
İnsanın kendi içinde yeşeren kocaman bir ormanı vardır bana göre. İyi huylu, kötü huylu her türlü hayvan, çeşit çeşit bitki türleri bulunur bu koca ormanda. Git git bitmez. Bitti sanarsın ama sonsuzdur senin ormanın. Öncelikle kendi ormanını tanıman lazım. Her ağacı, her bitkiyi, her hayvanı hafızana kazı. Ormanını tanı, her su birikintisine kafanı daldır, tat. Yönünü bulamazsan yıldızlara ya da yosun tutmuş kayalara bak. Üşürsen ateş yak fakat dikkatli ol orman, yangıları sevmez.
Birini ormanına alacak kadar iyi tanı. Bir insanı ormanına almak da zordur, tehlikelidir. Canını seviyorsa zaten pekte gitmez karanlık kuytu yerlere. Ormanına girecekse eğer pelerinini almasını söyle ona. Üşürse ateş yaksın ama ateşi yakacağı şeylerden çok uzak olmasın, her birini bulabilsin. Yönünü kaybederse senin ayak izlerini takip etsin ya da koyduğun işaretleri ezberlesin. Ormanını yakarsa eğer ya da keserse dallarını, toprağı, taşı, mantarı sevmezse eğer, onu ormanından uzaklaştır. Onu en karanlık, en tehlikeli yere at ki yapmaması gerektiğini anlasın.
Benim de içimde yeşeren bir ormanım var. Ormanımla övünmüyorum çünkü nerde yabani bitki, kırık ağaçlar nerede batalıklar hepsi benim ormanıma yerleşmişler. Ormanın ilerisinde kocaman dağlarım, ovalarım, çayırlarım da var benim. Küçük bir çocuk gibi koşarak rüzgarı hissettiğim o yüksekliklerden kimi zaman da kendimi atıyorum. Herkesin kendi ormanı var, karanlık, aydınlık, türlü türlü bitkileri, çeşit çeşit hayvanları olan ormanları var insanların. Bu ormanları sevince yeşeriyor, canlanıyor ve yeniden doğuyorlar. Sevgi onların yaşamalarına olanak sağlayan ana maddeleri. Sevgi olmayınca kuruyup, ölüyorlar. Akan şelaleler duruyor, dağlar iniyor, ovalar çölleşiyor.
Koca bıyıklı hocamız üniversitenin kara tahtasına büyük harflerle SEVMEK yazdığında herkesin aklında soru işaretlerini bıraktığını düşünerek sınıftan çıkmıştı. Evet gerçekten de soru işareti bırakıyordu bu kelime. Sevmek, sevgi, sevgilemek, sevgililik, sevgime. Bu sevgi, ormanların can suyunu nasıl veriyordu peki, diye düşündüm tahtaya bakarken, birini hayatta tutmak için ona nasıl sevgi verilirdi? Çok basit. Yeterli miktarda, doğru şekilde ve doğru zamanda. Güneşli bir günde pencere pervazına çiçek koyar gibi, meydandaki güvercinleri besler gibi ya da soğuk bir gecede bankta otururken kimsesiz kedileri okşar gibi. Usulca akan dingin nehir gibi nazik ya da ormanda harlanarak büyüyen odun ateşi gibi hırçın. Kimi zaman delirten kimi zaman da anne şefkatiyle sarıp sarmalayan, sevgi.
Küçükken masanın başında oturmuş matematik ödevlerimi yaparken, bir türlü sekiz ve dokuzu toplayamadığımda hemen yanımdaki babam beni sanki dünyanın en büyük meselesiymiş gibi azarladığında kendimi beceriksiz biri gibi hissetmiştim. Sadece sekiz ve dokuzu toplayamıyordum çünkü büyük rakamlar gözümü korkutuyordu ve ben bir türlü o lanet rakamları toplayamıyordum işte. Matematikten nefret ederdim zaten, kendimi bildim bileli matematik babamın beni azarladığı rakam karmaşasından bir şey değildi. Gittikçe büyüdüğümde büyükbabam beni oturtup trigonometri gibi derin bir konuyu anlatmış ve bende anlamıştım. Beni ne kadar yanlış yapsam da yerin dibine sokmamış, sakince karşılamıştı büyükbabam. Sevgi buydu. Sekiz ve dokuzu toplamayı öğretirken onu yapamadığı için doğduğuna pişman etmek değildi sevgi.
Sevgi birine karşı duyulabilecek en güzel duyguydu. Aşk ise birine karşı duyulan sevgi dalgalarının yükselmesi. Köpük köpük köpüren dalgalar bir insanın zihninin derinliklerinde yaşamaya çabalayan bir tomurcuğa hayat veren su gibidir. Bunu biliyorum çünkü ben sevmeyi biliyorum. Sevmeyi seviyorum, Chanyeol'ü seviyorum. Sevmeyi biliyorum çünkü babamın aksine annem bir melek gibi beni sarmalayıp ışıklarıyla bir karıncayı bile incitmemem gerektiğini öğretmişti bana. Tabii, kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Hatalarımın var olduğunu ve buradan fizana kadar gideceğini biliyorum, o fizan da kim bilir nerededir şimdi? Ama annemin bana emanet ettiği bu sevgiyi başkalarına göstermekten asla çekinmeyeceğimi biliyorum. Hatalarım fizana kadar gitse bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gömleğime karadutların bulaşmış || Chanbaek
Mister / ThrillerBaekhyun, dolabında kimden geldiğini bilmediği bir kitap bulur. "Bana neden karadut diyorsun?" "Çünkü saçların bana karadutları anımsatıyor. Çünkü gömleğime karadutların bulaşıyor Baekhyun. O lekeleri yıkasan çıkmaz." "Beyaz gömlek," dedim. "Ona m...