y i r m i b e ş ↫ "Sin/e"

333 31 8
                                    

Yirmi Beşinci Bölüm: "Sin/e"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yirmi Beşinci Bölüm: "Sin/e"

Süvari birliklerinin heybesinde bir hafta geçmişti. Olağan dışı bir şey olmamakla beraber, her şey tekerrür ediyordu. Aynı saatte uyanıyor, aynı eylemlerle boğuşuyor, tahayyüllerimi rüyalara aynı saatlerde emanet ediyordum.

Tüm gerçekler alt üst olduktan hemen sonra hayatım hiç olmadığı kadar durağanlaşmıştı. Bu sessizlik kendi kavuğuma çekilip ruhumu inzivaya çekmemi sağlamıştı. Bir adım gerimde kara bir silüet beni takip etmiyordu, sokak lambaları artık sağlamdı ve patlamıyordu.

Tuhaf kelimelerle tanışmıştım.

Cihat ve Güven sayesinde... Saye, gölge demekti mesela. Onların gölgesinde insanları anlamaya çalışıyordum. Hayat, benden ibaret değildi. Dünyada kötü şeyler oluyordu ve kötü insanlar sadece benim karşıma çıkmıyordu.

Yutkundum. Hitama ermiş kitabın son yaprağına bakıyor, soluk almadan düşünebiliyordum. Dev bir örümcek ağına benzeyen ufkum geçmiş zamandan nasibini almıştı. Örümcek ağı temizlenmişti.

"Sedef," diyerek salona girdi Cihat. Keyifliydi, sesindeki serçeler dallara konmuştu. "Az önce Salih ağabey aradı ve..."

Tekli koltuğu yoklayıp oturdu. Bu sırada perdenin arasından sızan gün ışığı yüzünü aydınlattı. Garip, gün onun yüzüne doğuyordu ama içim mutluluğa gebe kalıyordu.

"Ve..." dedim çelik mavisi gözlerinde yansımama bakarken.

"Dinleyicilerimizden biri konuşmalarımızı ses kaydına almış ve sosyal medya üzerinde paylaşmış. O gece bizi dinleyen insanlardan daha fazlasına ulaşmışız." Mühürlü bir mektuba benzeyen dudakları aralıktı. Büyük bir sakinlikle onu izliyordum. Acıları sessiz sedasız kuytuya çekilmişti. Bizi değiştiren neydi bilmiyordum ama ikimizi de yaramıştı.

Ayağa kalktım ve pencerenin karşısına geçip tek hamlede perdeyi kaydırdım. Pencereyi aralayıp havanın içeri girmesini sağlarken ciğerlerime temiz havanın girmesi Güneş yüzümü tatlı tatlı okşarken sokağa baktım. Sabahın ilk saatleri olduğundan olsa gerek, sokakta tek tük insan vardı. "İnsanların hayatlarında parmak izlerin oluyor," dedim gözlerimi kapatıp. "Küçücük bir odada insanların yüreklerinde bir yere sahip oldun."

"Seninle." dedi başarısını cömertçe bölüşürken. Oysa ben ne yapmıştım ki? Kendi yarama merhem bulmaya çalışmaktan başka...

"Ben bir şey yapmadım." dedim gözlerimi açıp pencereyi kapatırken.

Kafasını hayır anlamında salladı. Yüzündeki ifade sert ve keskindi. "Plansız açılmış bir yayında elli bin kişiye ulaştık. İnsanlar bizi sadece dinlemedi, paylaştılar. Bu daha önce hiç böyle olmadı... Sen insanların yüzleşmekten korktukları şeyleri açığa çıkardın. Bunu sadece basit birkaç kelime kurarak sen yaptın," dediğinde koltuğa oturdum. "Kendine haksızlık etme, umut olan sendin."

AH VAR, AF YOK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin