Her insanın içerisinde umuda gizli bir patika var. Onu bir gün bulmanız dileğiyle. Keyifli okumalar.
Ceyl'an Ertem- "Uçurtma"
İkinci Bölüm; "Ruha Sarılan Yama"
Paletteki beyaz renk gibi insanların içini açarken kendimi başka renklerin arasında kaosun ortasında bulmuştum. Bir fırça darbesiyle bölündüğümde paletteki rengimi kâğıt üstünde gördüm. Aslı beyaz olan biri, siyaha bürünmüştü... Karamsarlık ruhumu dağıtırken ressamın elindeki ince fırçayla yedi eşit parçaya bölündüm. İlk parçamı maviye batırdı, lacivert oldum. Sırayla tüm renklerin içerisine dağıldım. Tek bir parçam kaldığında ressam yeni bir fırça aldı. Yüzünde büyük bir tebessüm eşliğinde fırçasını yuvarlayıp ansızın son kalan parçamı hedef aldı. Siyah, gri oldu ve gri beyaz olabilirdi...
Buruk bir tebessüm dudaklarıma peyda olurken çamura bulanmış gri kabana sarıldım, renklerim gibi paltom da aslını kaybetmişti. Soğuktan titreyen burnumu çekip parmaklarımı paltomun cebine uzattım. Parmaklarım en uç kısma ulaştığında cebimdeki dikdörtgen kutuyu fark ettim. Hızlıca gün yüzüne çıkardığımda kibrit kutusu olduğunu anladım. Sınırlı bir mutlulukla kibrit kutusunu açıp kibritlerden birini soğuktan titreyen parmağıma alıp kutunun uzun kenarına sürttüm. Cılız bir ışık, ortamı aydınlatırken ışığa doyamayıp yanan kibriti henüz yanmamış kibritlerin içine atıp ışık huzmesinin büyümesini sağladım. Kibritlerin soğuk havayı tatmin edici şekilde ısıtacağını düşünmüştüm ama kibritler aynı anda siyaha bürünmüştü; korkuyla, düşünmeden dudaklarımı öne doğru uzatıp ışığın sonlanmasını sağladığımda hata yaptığımı idrak etmiştim. Artık cılız da olsa bir ışık yoktu. İki dakika tatmin olmak hissi için tüm kibritlerimi yakmış, iki dakikalık hissiyata alışmadan kibritleri söndürmüştüm. Elimde kalan şey sadece kibrit çöpleriydi.
Kendime kızmama zaman kalmadan yağmur çiselemeye, şimşekler çakmaya başlamıştı. Kaldırıma düşen her yağmur kaldırımı delip geçmekle kalmamış, tahayyüllerimin umutla dolu kısımlarını birkaç parçaya bölmüştü.
Su dolu tümseğe siyah parlak botlarını sokan adamla kafamı kaldırdım. "İnsanların bulutu umursamadıklarını söylerken bulut oldun. Senden ayrılan her gözyaşı, yağmurun yağmasını sağladı. İnsanların temizlenmesi için yağdın ama insanlar temizlenemeyecek kadar kirliydi."
Su çukurlarına umursamaz bir şekilde basıp yanıma geldi. "Rüyalarını kâbuslara dönüştürmek senin tek özgürlüğün." deyip burnuna kadar örttüğü atkıyı çıkardı, onu tanıdım: geçmişimdi.
Hareket edemeden elleri boğazımı bir yılan gibi sardı. "Annenden bir kere daha özür dile." Sesim soluk borumda kaybolurken gözaltlarımdaki nemin nedeninin ne olduğunu bilmiyordum. Ağlıyor muydum, yoksa yağmur yüzünden miydi?
Saçlarıma dokunduğunda ses tellerimi buldum, kirpiklerimi indirip gözkapaklarıma bir kalkan yaptım. "Hayır!"
Sesim kulaklarımda yankılanıp kalp atışlarımın orantısını değiştirirken gözlerimi açtım, derin nefesler almaya başladım. Issız bir sokakta değildim, karşımda geçmişim yoktu. Yükselen göğsümü sol elimle sakinleştirmek isteyip elimi havaya kaldırdığımda parmaklarımın arasında duran bir tutam saça bakakaldım. Titrek bir nefes dudaklarıma konuk olduğunda yutkundum. Boğumumdan aşağı inen yumrunun sesi gözyaşlarımın gerisinde kaldı. Kalbi oyulmuş biri gibiydim. Ayrıldığım sadece saçlarım değildi. Annemdi. Annemi gerimde bırakıyor, hayallerine arkamı dönüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH VAR, AF YOK.
Teen FictionYırtık bir haritanın üstüne yönünü kaybetmiş bir pusula bıraktı. Kaybolduk. *** "Korkuyorum," dedim hislerimi dile getirip duvara yanaşırken. Azrail benliğimi benden çalacakmış gibi, ellerimi önümde çapraz yapmış ona inanmamam gerektiğini kendime sö...