On İkinci Bölüm; "Sarmaşık"
Kolları sarmaşık misali bedenime dolanmıştı. Tutarsız düşünceler aklımı karıştırırken yüreğim sisli bir gecede evsiz kalmış gibi acı içinde kıvranıyordu. O, bana sarılıyordu. Sağımda hissettiğim sıcaklık, onun kalbiydi. Uzuvlarımın titremesine sebep olan akıttığı mağmum histi.
Bir gün yaralarını açarsam kendi ruhumla kapatacağım, cümlesi zihnimi yağmalıyordu. Cihat ruhuyla yaralarımı sileceğine inanıyordu. Cihat'ın ruhu derin olabilirdi, iyileştirici bir etkiye sahip de olabilirdi ama benim dipsiz bir uçurumu andıran eksikliğimi, yaralarımı, dolduramazdı. Bedenim, onun bedenine yaslıyken; Cihat'ın saçları boyun girintimde duruyorken yıkılmaya hazır harabe gibi hissediyordum. Bacaklarım direnişine son verdiğinde kendimi yerde bulacaktım.
Burnumu istila eden naif koku, düşüncelerimin dizginlerini alıp çok uzaklara götürdü. Cihat'ın sıcak boynuna temas eden burnum düşüncesizce onun kokusunu ciğerlerimde hissetmemi sağlamıştı. Gül yapraklarını andıran kokusu efsunlu bir şekilde başımın dönmesini sağlarken havada kalan ellerim takatini yitirip onun omuzlarına çarptı ve bel hizasında durdu. Anbean gardım zayıflarken infilak etmek üzere olduğumun bilincindeydim. Ses tellerimi bulup uzaklaşmasını istesem bir adım gerileyecek ve kollarını bedenimden çekecekti... Ses tellerimse düğüm olmuştu, konuşmak için boğumumdaki düğümleri çözmem gerekiyordu.
Saliseler, saatler gibi ağır geçerken havanın dahi sırtımda yük olduğunu, soyut kamburumun düş kırıklıklarıyla süslendiğini hissediyordum. Aklımın sınırlarını zorlayansa ansızın saçlarımın arasına daldırdığı parmakları oldu.
Uzun parmakları saçlarıma dokunurken içimde öldürmeyi başaramadığım kız çocuğunun duygularını vahametle hissediyordum. Geçmişi bugününe karışmışçasına göz pınarlarından inciler süzülüyordu. Babası biraz daha aklına gelse hiçliğini düşünerek kendi gözyaşlarında boğulacaktı.
"Baba," İçe akan bir canhıraş çığlıktı. "Neden baba?" O küçük kız çocuğu saldırganlıkla geçmişini yok etmeye çalışırken gözpınarlarımdan intihar eden bir damla yaş, çığlığım oldu.
Cihat boynunun ıslandığını, ağladığımı fark edince parmaklarını saçlarımdan hızla çekti. Bedeni, bedenimden sıyrıldığında bacaklarım takatsiz bir şekilde yere yığılmamı sağladı. Dizlerimin üstüne düştüğümde yer çekimini omuzlarımda hissediyordum.
"Sedef," Sesi sudan çıkmış balığı anımsatırken kollarımı tutup yukarıya çekmeye çalışıyordu. "Sedef, iyi misin? Sedef?"
Rüyadan uyanmışçasına şaşkın ve ne yapacağını bilemez bir şekilde ellerini kaygıyla oynatıyordu. "Sedef." Adım peş peşe dudaklarından telaşla dökülürken kollarımı yavaşça bırakıp eğildi. Bakışları rotasını bilmeyen gezgin misali etrafını kolaçan ederken gözbebeklerinde gördüğüm yansımamdan ürkmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH VAR, AF YOK.
Teen FictionYırtık bir haritanın üstüne yönünü kaybetmiş bir pusula bıraktı. Kaybolduk. *** "Korkuyorum," dedim hislerimi dile getirip duvara yanaşırken. Azrail benliğimi benden çalacakmış gibi, ellerimi önümde çapraz yapmış ona inanmamam gerektiğini kendime sö...