y i r m i b i r ↫ "Çalınmış Masallar"

446 39 15
                                    

Yirmi Birinci Bölüm; "Çalınmış Masallar"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yirmi Birinci Bölüm; "Çalınmış Masallar"

Anlatıcı, ruletteki yedinci merminin hikâyesine başlamıştı. Yeni bir başlangıcı sondan çalıyordu, bir ölümden... Dinleyicinin başı okşanıyor, süslü cümleler seri bir şekilde çıkıyordu dudaktan. Hayranlıkla sonunu bildikleri bir masalla avutuluyordular. Her hikâyede son aynıdır.

Bir vazgeçiş.

Yazarların hepsi vazgeçme eylemi için kelimelerin kemiklerine yapışırlar. Karakterlerini ya kendilerinden ya da bir insandan vazgeçmeye zorlarlar. Bir hikâyenin sonu ödün verilen bir hayatla biter... Kulağıma bir ninni gibi okunan masal, bir insan uğruna başladığım yere geri dönmemi öğütlüyordu.

Cihat'ın kollarının arasındaki yerim mahzende unutulmuş yüreğime bir portre çiziyordu. Bir kadın ağlıyordu, göz pınarlarındaki ışıltılar yorgun yüzünü aydınlatıyordu. Kadının kendine ait bir bedeni yoktu. Bedeni gözlerle doluydu. Bir kıyafet gibi giyiyordu bedenini... Bedenim, bir giysiymiş gibi değiştirmem isteniyordu.

"Gözyaşın olmak istemezdim," dedi saçlarımı bir çocuk gibi okşamaya devam ederken. "Yaranı eşelemek istemezdim."

Kimse kimseyi üzmek istemezdi ama düşünmeden yahut yarı düşünülerek yapılan her eylemin mutlak sonucu, üzülen bir taraftı. Ne gözümden dökülen yaşlar acıtıyordu ne de eşelenen yaram. Cihat bugün yaramdan bir pay almış, hak sahibi olmuştu. Onun gibi birinin yarama mührünü sürmesi çok acıydı. "Yaramdan pay aldın," dedim kafamı kaldırmadan donuk bakışlarla kapıya bakarken. Kapının üstündeki çizgilerin derinliklerine aşina olmuştum. Sessizliğimizle ortaya çıkan karıncaların yuvasının pervazın altında olduğunu keşfetmiştim ve korktuğum birinden kaçmak için onun gölgesine sığınabileceğimi öğrenmiştim. "Yaramdan pay aldın."

Bir cümlenin tekrarı, vurgudur. O cümlenin altı çizilmiştir, çizilen cümle yol gösterir. Ben ona içimdeki yerini gösteriyordum. Kimseyi yakınına yaklaştırmadığım yüreğimde bir iz bırakması, içimin cömertliğinden değildi. Ben Cihat'tan bir pay almak istemiştim.

"Eğer yarandan bir pay alıp seni çoğaltabileceksem," diyerek başladığı cümlenin devamı gelmedi. Sustu. Dudakları bir süngü gibi doğru anda hareket etmeyi bekliyordu. Boğumuma takılan yumruyu öteleyip ağırlaşan zamanın ve sessizliğin yükünü sırtlamaya çalıştım. "İçindeki o büyük yarayı kapatıp beni düşman bileceksen, inan mutlu olurum."

Söylediği şey, bir acıyı bir başka acıyla avutmaktı. Oysa ben, bu fikre şiddetle karşı çıkıyordum. Bir acı, başka bir acıyla örtülmez aksine derinleşir. İnsan, içindeki çukuru kazarken bulur kendisini... Bir Azrail edasıyla karşına dikilir "Neden hep ben?" sorusu. İnsan Azrail'ine yanıt veremez ve onu inkâr edip yok sayamaz.

"Annenin ölümünü örtebilir misin?" Acımasız bir soruydu ama gerçekti.

"Annem öldü," dedi savunmasız bir şekilde. Onu nasıl haklayacağımı, ondan nasıl öç alacağımı bilmiyordu. "Bu örtebileceğim bir şey değil."

AH VAR, AF YOK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin