*John Legend - All of Me
Sekizinci Bölüm; "Körpe Hisler"
Varlığını silikleştirmeye çalıştığım geçmişim aniden nüksetmişti zihnimin her odasına. O, ipleri küçük bir çocuğun ellerinin arasından kayıp gökyüzüne uçan uçurtmaydı. Bense yalnız, aptal bir kuş! O kadar aptaldım ki uçtuğu için aynı olduğumuzu düşünüp gökyüzünde ona doğru süzülmüştüm. Bacaklarıma dolananın onun ipi olduğunu yere çakıldığımda anlamıştım.
Uzun bir süre sonra onu hatırlamak içimin sıkıntıyla dolmasını sağlarken evden çıktım. Biraz yürürsem onun varlığını zihnimde silikleştirebilirdim. Aniden düşüncelerime sızıp kendini hatırlatması kafamda karışık kasetlerden birinin çalmasını sağladı. Kasetler değişiyordu, farklı görüntüler zihnimde oynuyordu. Bir sahnede dokunmaya kıyamayan bir adam görüyordum, diğer sahnede her şeyi yapabilecek bir canavar. Canavar olan tarafı, insanlığını kaybetmişti.
O'nu elimde olmadan merak ediyordum. Ondan korkmama karşın onun için endişeleniyordum. Zihnim mecalsiz kalana kadar onu düşünmeye yemin etmişken montumu çıkarıp koşmaya başladım. Kafamı dağıtmak için her şeyi yapardım. Soğuk hava kazağımın içerisinden geçip tenimi okşarken uzuvlarım soğuğa odaklandı.
Ciğerlerime yoğun bir şekilde nüfuz eden soğukla durdum. Onun dünyadaki varlığı silikleşirken montumu giyinip titreyen ellerimi sıcak nefesimle ısıtmaya çalıştım. Uyuşan kollarım, eve gitmek için aceleci davranırken bacaklarım titrediğinden sokak da temkinli adımlarla ilerliyordum. Apartmanın içerisine girip merdivenlerin korkuluklarına tutunarak basamakları çıktım. Soğuk havanın hepsi sırtımda yük olmuştu. Cihat'ın dairesinin önüne geldiğimde montumun cebinden anahtarları çıkarıp titreyen parmaklarımın arasında sabitlemeye çalıştım. Denemelerim sonuç vermezken kapı açıldı. Cihat elinde vazoyla önümde dururken hırsız olduğumu düşündüğünü anladım ve hemen seslendim. "Elinde neden vazo var?"
Cihat derin bir nefes aldı. Omuzları rahatlayarak çökerken gerginlik çehresinden silindi ve kapının önünden çekilip içeri geçmeme izin verdi. Hızlı bir şekilde odaya girip yorganın altına girmek istesem de böyle bir şey yaparsam sorgulanacağımı bildiğimden sadece botlarımı dolaba koydum ve montuma sıkı sıkı sarılıp Cihat'ı takip ettim. "Sabah sabah nereye gittin ki?"
Cihat arkasını dönüp çelik mavisi gözlerini birkaç santim ıskayla gözlerime çevirdi. "Dolaşmak istedim."
Cihat yeni bir soru sormadı ve yanıtımı kurcalamadı. Vazoyu salonda bulunan fiskos sehpanın üstüne bırakıp koltuğa oturdu. "Otursana," dedi. "Çay demlenir birazdan."
Islak montumla koltuğa oturup koltuğu mahvedemezdim. "Olur," deyip ayakta durmaya devam ettim. Cihat oturduğumu düşünerek bacaklarıma bakmaya başladı. Baktığı yerin gözlerim olduğunu sanıyordu ama bacaklarıma bakması, bilmeyerek de olsa, rahatsız hissettirmişti. "Ben çaya bakayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH VAR, AF YOK.
Teen FictionYırtık bir haritanın üstüne yönünü kaybetmiş bir pusula bıraktı. Kaybolduk. *** "Korkuyorum," dedim hislerimi dile getirip duvara yanaşırken. Azrail benliğimi benden çalacakmış gibi, ellerimi önümde çapraz yapmış ona inanmamam gerektiğini kendime sö...