y i r m i a l t ı ↫ "Bir Ölüye Sarılmak"

299 25 12
                                    

Yirmi Altıncı Bölüm: "Bir Ölüye Sarılmak"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yirmi Altıncı Bölüm: "Bir Ölüye Sarılmak"

Yaşayacaklarımı zikrediyorum. Yaşamaktan korktuğum ne varsa kıyısındayım. Bir yerde insanın çok sevdiğini andığını duymuştum. Gün doğumundan batımına kadar babamı anımsayacağım bir an mutlaka buluyordum. Ben babamı seviyordum galiba... Sevmeseydim kolayca affederdim ve affettiğim insanları hatırlamıyordum. Gönlümde parmak izleri yoktu.

Babamın elleriyse kaçamayacağım kadar yakınımdaydı. Lahzalık anlarda yüreğime temas ederdi. Sır değildi varlığı...

Zaman gözlerimin önünden bir kum saatinden dökülür gibi boşanırken dudaklarımın duası gibi babamın varlığı yahut artık yokluğu zihnimde volta atıyordu. Babamın yüreğimde bir izi olmasaydı bedenim bir enkaza dönüşür müydü?

Ölmüştü. Toprağa karışıp çok sevdiği eşine kavuşacaktı. Dizlerimin üstünde dururken ve insanlar şaşkınlıkla beni izlerken yazgıma kahkaha atıyordum.

Gözlerim puslandı, sıcak bulutlar dökülüyordu gözlerimden.

Saniyelerin birbiriyle yarıştığı anlarda babamın gözlerinden şefkati andıran bir sıcaklık geçerdi. O anların hakikât olmasından daha iyi bir ihtimal varsa o da zihnimin bir yanılgısı olmasıydı... Ancak hep şefkat kırıntısına inandım. İnsanlar bayat ekmekleri ufalar, kuşlara atardı ya babamın şefkati de o hesaptı.

İçinde bayat bir şefkat vardı. Annemin karnındayken, annemin toprağını kazmadan önce, sevmiş, bir evladı daha olacağı için mutlu olmuş ama annemin öldüğü gün doğup alnıma kara bir leke çaldığım için hevesini göğsüne gizlemiş, açıkta kalan bir ekmek gibi unutmuş mutluluğunu... Ara ara kırıntılarını layık görmüştü. Ben o zamanlar sevginin kırıntısına dahi muhtaçtım, belki hâlâ...

Babamın beni sevmesini isterdim. Ağabeylerime ve ablama dokunurken kıyamıyordu. Onların arkasında hep bir çınar vardı. Büyük ağabeyim okulda kavgaya karıştıysa babam, ağabeyim haksız da olsa ortalığı birbirine katardı. Karşısındaki çocuğu küçümser, kavga etmeyi öğren; derdi. Küçük ağabeyim ise çekingendi, bu yüzden kavgadan uzak dururdu ama çocuk olmak bir noktada kavga etmekten geçiyordu. Babam, onun hakkını savunurdu. Ablamsa saçlarını okşadığı çocuğuydu. Babam, ablamın gözlerinin içerisine bakardı. Ablam bir söz söyleseydi de babam emrine amade olsaydı...

Bir beni sevmemişti. Sevgiye layık olmak gerekiyordu. Bense onun istediği çocuk değildim. Annemin son nefesi, benim ciğerlerimi yeşertmişti. Babam bana her baktığında annemin yüzünü görmüştü.

Benim tebessümlerime kızmıştı çünkü ben var olmasaydım annem gülecekti. Yalnız kalmayacak, yalnız ölmeyecekti.

"Sedef!" Kalabalıktan biri sıyrıldı. Elleri önünde beni arıyordu ve biri onu yanıma getirdi. "Korkuyorum."

AH VAR, AF YOK.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin