Yirmi Üçüncü Bölüm; "Ceylanın Göğsündeki Ok"Bir ceylan, göğsünden vurulmuştu ama koşmaya devam ediyordu. Durup göğsündeki oku çıkaramazdı. Okla yaşamaya, okla savaşmaya devam etmeliydi... Yoksa gözlerini sonsuzluğa kapatırdı.
Ben, bir avcı tarafından vurulmuştum ve avcımın adının Güven olduğunu düşünüyordum. Bunda hiç tereddüt etmemiş, yanılgıya düşmemiştim. Şimdiyse göğsümdeki okun adı değişmişti. Herhangi bir isimdi o... ama artık Güven değildi.
Güven kapının ardındaydı.
Parmaklarımı kapının koluna bir yılan gibi sardım. Ağırlığımı vermeden önce derin bir nefes aldım. Ciğerlerime nüfuz eden havayla ilk kez tanışmıştım sanki. Uzuvlarım acıyordu.
Kapıyı açtım. Yere oturduğunu, sırtını duvara yasladığını, uzun bacaklarını kendisine doğru çektiğini düşünüyordum. Yanılmamıştım... Düşündüğüm gibi bulmuştum Güven'i. Kafasını dizlerinin üstüne bırakmıştı.
Ses çıkarıyordum ama tepki vermiyordu. Derin bir uykunun beşiğinde sallanıyordu. Elimi uzattım, parmaklarım onun saçlarında gezinmek istiyordu ama korkuyordum... Bir adım geriledim. Doğru bir an değildi. Ona eskisi gibi davranmak, içimizdeki acıyı büyütmekten başka bir şeye yaramayacaktı. "Güven," dedim sesimi bulduğumda. "Güven Aladağ."
İrkilerek kafasını kaldırdı. Beni karşısında gördüğü için şaşırmış gözüküyordu, ne yapacağını bilmiyor gibiydi. Dudakları aralanıp kapanıyordu. Kollarını bacaklarından çekti ve yerden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Dik durur gibi oldu ancak aniden sallandı ve bir elini duvara yasladı.
Hâlâ iyileşmemişti. Hâlâ zehri vücudundan atamamıştı. Büyük bir dikkatle yüzünü inceledim. Gözlerinin altı bir uçurumu andırıyordu, hassas ruhunun iteklendiği uçurumu... Yüzü zayıflamış, yüz hatları keskin bir bıçak gibi görünmeye başlamıştı. Yeşil gözleriyse ıslaktı. Islak bakmasının nedeni buydu belki de... "Yangınım," dedi elini yüreğine koyarken. "Özür dilerim."
Dudaklarımı açamıyordum çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Yeni doğmuş bir bebek gibi, tepkilerimi ona göre verecektim... İçimdeki öfke sönmüş, nefretime verdiğim isim yok olmuştu. Bir adım sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. Aslına bakılırsa şu an atacağım adımın ne olduğunu da bilmiyordum.
Geçmişim aklanmış bir şekilde karşımda duruyordu. Ona haksızlık etmiştim ve bu düzeltebileceğim bir şey değildi.
Terleyen parmaklarımı pantolonuma sürttüm. "İçeri girer misin?" diye sorarken arkamda Cihat'ın olduğunu bilmek bir nebze olsun iyi hissetmemi sağlıyordu.
Kafasını salladığında büyük adımlarla ondan uzaklaştım. İçeri girdi ancak kapıyı örtmedi. "Gitmemi istersen ya da korkarsan," diye başladı aralık kapıyı göstererek. "Gideceğim söz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AH VAR, AF YOK.
Teen FictionYırtık bir haritanın üstüne yönünü kaybetmiş bir pusula bıraktı. Kaybolduk. *** "Korkuyorum," dedim hislerimi dile getirip duvara yanaşırken. Azrail benliğimi benden çalacakmış gibi, ellerimi önümde çapraz yapmış ona inanmamam gerektiğini kendime sö...