Apartmana girmenin bir yolunu bulduğumda koşarak merdivenleri çıktım ve çatıya çıkan kapıya geldiğimde durdum. Kararsızlıkla kapı koluna bakıyordum. Kimle ve neyle karşılaşacağımı bilememek beni geriyordu. Gözlerimi bir kaç kez hızlıca kırptım ve terleyen ellerimi pantalonuma sildim. Derin bir nefes aldım ve kapı kolunu yavaşça aşağıya indirdim. Yüzüme çarpan soğuk rüzgar beni titretirken gözlerimi karşımdaki bedene diktim. Ellerim titremeye başlarken gözlerim dolmuştu. Bana doğru yaklaştığında kalp ritimlerim hızlanmıştı.
Karşılaştığım kişi benim biricik sevgilim Kim Seokjin'di.
Koşarak yanıma geldi ve boynuma sarıldı. Onu kollarım arasına alıp sıkıca sarıldığımda boynumda hissettiğim ıslaklık ile ağladığını anlamıştım.
"Se-seni ne kadar aradım biliyor musun? Çok endişelendim Namjoon."
Göz yaşlarını baş parmağımla narince sildim ve tebessüm ettim. Fakat kafamı karıştıran bir ton şey vardı.
"Bekle. Ben... Ben anlayamıyorum."
"Neyi anlamıyorsun?"
"Bütün lanet şehir yaratıklarla dolu ve sen... sen bir anda bir çatıda çıkageliyorsun. Ne yapıyorsun burada? Yaralı mısın?"
Seokjin kaşlarını çatmış ve anlamaz gözlerini gözlerime dikmişti.
"Yaratıklar mı? Namjoon beni korkutuyorsun."
Bir an duraksadım.
"Sen görmedin mi onları? Şehrin her yerinde-"
"Hadi Namjoon başka şeyler hakkında konuşalım. Seni çok özledim. Nasılsın?"
"Bilmiyorum. Kafam çok karışık. Sen neler yaptın?"
"Çok kötü değil teşekkür ederim. Ama artık sen buradasın."
Tekrar bana sarıldığında saçlarını okşayıp bir kaç öpücük bırakmıştım.
" Evet... Senin de burada olmandan mutluyum. Bütün bu zamana kadar yalnızdım. "
" Zor olmalı. Üzgünüm. "
" Neden buradasın? Yaratıklardan mı saklanıyorsun?"
" Yaratıklar mı? Ne hakkında konuştuğunu anlamıyorum bile. Ben sadece düşünüyorum."
"Düşünüyor musun? Bunu ben de çok yapıyorum. Buraya nasıl geldiğini hatırlıyor musun?"
"Ben... Hatırlamıyorum."
"Ben tek başıma uyandım ve bir yerdeydim. Sana gösterebilirim!"
Heyecanla gözlerimi açıp elini tuttuğumda beni durdurmuştu.
"Hayır Namjoon. Sadece burada biraz oturabilir miyiz?"
"Ah tabii."
Elimden tutup beni çatının kenarına oturttu. Yanıma oturduğunda başını omzuma yasladı ve pek ışık olmayan şehir manzarasını izledik bir süre.
"Nasıl gidiyor?"
"Çok çok zor. Ben bir çok yaratıkla karşı karşıya ge-"
"Hayır Namjoon. Okuldan bahsediyorum."
"Okul mu?"
Kaşlarımı çattım ve düşünmeye başladım. En son ne zaman okula gittiğimi hatırlamıyordum bile. Seokjin başını omzumdan kaldırdı ve bütün bedenini bana doğru döndürdü. İki elimi ellerinin arasına aldı ve o her zamanki şefkatle bakan gözlerini gözlerime dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐫𝐲 𝐨𝐟 𝐟𝐞𝐚𝐫 | 𝐛𝐭𝐬 (✔)
FanfictionKendime bir boşluk yarattım fakat boşluğun bu kadar soğuk olabileceğini kim bilebilirdi ki? Beni bütün yapan parçalarımı yitirdim. Karanlığa teslim oldum.