Ağır ağır gözlerimi açtığımda birinin karşımda beni beklediğini görmüştüm. Hızla yattığım yerden doğruldum ve silahımı ona doğrulttum.
'' Sen de kimsin? ''
Beyaz önlük giymiş ve taktığı yaka kartında 'doktor' yazan bu tanımadığım adama tek kaşımı kaldırıp şüpheyle bakmıştım. Adam ise iki elini yukarı kaldırarak silahı olmadığını belirtmişti.
'' Sakin ol. Ben onlardan değilim.''
Kalın sesi odada yankılanırken ona doğrulttuğum silahı hala geri çekmemiştim.
'' Onlardan değilsen kimsin? Burada onlardan başka kimse yok.''
'' Hiç kimse. ''
Ellerini önünde birleştirip bir adım geri attı. Bir yere yetişmesi gerekirmiş gibi aceleci davranıyordu fakat ses tonu bir insana göre fazla sakindi. Çekik gözleri bütün yüzümde gezindiğinde rahatsız olmuş ve kıpırdanmıştım.
'' Burada olmamalısın. Çok tehlikeli.''
Geriye doğru bir adım daha attığında ayağa fırladım ve ona bir adım attım.
'' Bekle neden gaz maskesi takıyorsun? ''
Onu ilk gördüğümden beri aklıma takılan soruyu o gitmeden sorabildiğime sevinmiş ve gözlerimi gözlerine kenetleyerek bir mantıklı cevap beklemeye başlamıştım.
'' Aptal mısın? Onlara dönüşmek istiyor gibi bir halim mi var?''
Histerik bir şekilde güldü ve arkasını döndü.
'' Eğer gerçeksen beni rahat bırak.''
Kapıyı açtı ve odadan büyük adımlarla çıktı.
Bölüm 2: O Doktor Kim?
Doktorun çıktığı kapıya koştum ve kapı kolunu hızla aşağıya indirdim. Fakat doktor zeki davranıp arkasından kapıyı kilitlemişti. Etrafa baktığımda başka bir kapı görmemle oraya gittim ve kapıyı açtım.
Kapı dışarı doğru açıldığında gökyüzünü görmenin verdiği heyecanı iliklerime kadar hissetmiştim. Yağan yağmurun sesi içimi huzurla doldururken derin bir nefes alıp toprak kokusunu ciğerlerime çektim. Yüzümde oluşan tebessümle gözlerimi kapattım ve bir süre yağan yağmurun altında beklemeye karar verdim. Yaşadıklarım, öğrendiklerim ve en önemlisi hatırladığım şeyler yağmur taneleriyle birlikte yüzümden aşağıya akıp gitmiş gibi hissediyordum. Fakat aniden gözümün önünde Yoongi'nin yerde yatan bedeni belirdiğinde korkuyla gözlerimi açmış ve sıklaşan nefeslerimi kontrol altına almaya çalışmıştım. Yanağıma süzülen ıslaklığın yağmurdan mı yoksa ağladığımdan mı olduğuna karar verememişken şimdi gitmem gereken yeri belirlemem gerektiğini fark etmiştim.
Gözlerimi kısıp etrafı taradığımda ilk başta uyandığım gibi uzun binaların arasındaki çıkmaz sokaklardan birinde olmalıydım. Köşede terk edilmiş bir polis arabası ve boş bir çöp konteynırı vardı. Sokak lambası yetersiz olduğundan dolayı gözlerimi ağrıtmaya başladığında telefonumun fenerini açtım ve görünürde olan tek yoldan ilerlemeye başladım. İki uzun binanın arasında kalan çıkmaz sokağa girdiğimde yerde bir gazete kağıdı gördüm. Yer yer kırmızı bir sıvıyla ıslanmış olan bu gazete kağıdının okunabilen kısımlarında ' depresyon yüzünden intihar eden bir genç' anlatılıyordu. Gencin fotoğrafının olduğu kısım yırtılmıştı. Gazeteyi ters çevirdim ve arkasını okumaya başladım.
Piskolojik danışmanlık için arayınız : 544 853 669
Telefonuma numarayı tuşladım ve telefonu kulağıma götürüp beklemeye başladım. Biraz çaldıktan sonra açılan telefon ile heyecan basmıştı. Hırıltılı nefes sesleri ortamı gererken konuşmaya başladı.
'' Karanlık senin yeni arkadaşın.''
'' Ne? ''
'' Numarayı... Numarayı hatırla. Devam etmelisin. ''
'' Ne sikim saçmalıyorsun sen? Yardıma ihtiyacım var! Lütfen.''
'' 0...4...1...2... ''
'' Lanet olsun yardım et! ''
'' Gwangju'ya giden tren sinyal arızasından dolayı geç kalacaktır. Platformdan ve raylardan uzak dur.''
Bir süre durdu ve bekledi.
'' Kimse sana yardım edemez. Sen karanlığa teslim oldun... Kim Namjoon. ''
Telefon yüzüme kapanmıştı. Kaşlarımı çatıp bir süre siyah telefon ekranıyla bakıştım. Korkuyordum hem de fazlasıyla ama telefondaki adamın dediği gibi devam etmeliydim. Arkamı döndüm ve az önce gördüğüm diğer ara sokağa girdim. Aşağıya doğru inen mermer merdivenlerden aşağıya indiğimde karşıma çıkan şifreli kapıya şifreyi girdim ve kapının gıcırtılı bir şekilde açılmasını izledim. Kapı belirli bir aralığa kadar açılıp durduğunda elimle destek verdim ve kapıyı ardına kadar açtım.
İçerisi bir süredir aşina olduğum gri dar koridorlardan oluşuyordu. Sonu gelmeyecekmiş gibi hissettiren bu koridorlar bile ürkmem için yeterliydi. Her an sağa veya sola döndüğümde karşıma farklı bir yaratık çıkabilir diye daima tetikte duruyordum. Ancak bu koridorların gerektiğinden fazla boş olması içime bir kurt düşürmüştü. Koridorun sonundaki merdivenlerden aşağıya indiğimde bana doğru gittikçe yaklaşan hızlı ayak sesleri duymuştum. Korkudan yerimde kaskatı kesilmişken ayak sesleri birden durmuş ve yerini bir elektrikli testere sesi almıştı. Bu sesi en son Yoongi ile karşılaşmadan önce duyduğumu hatırladığımda ellerim titremeye başlamıştı.
'' H-hayır o öldü. Öldü o Namjoon. Sana bir şey yapamaz. Artık yapamaz. ''
Kafamı ellerimin arasına alıp duvara çöktüm ve sayıklamaya başladım. Titrememi engelleyemiyordum. Hayatımı mahvetmişti orospu çocuğu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Gittikçe bana yaklaşan testere sesi beynimde yankılanırken hiç bir şey yapmamayı seçmiştim. Belki de şimdi burada ölmeliydim.
Kafamı ellerimin arasından çıkartıp karşı tarafa baktığımda bir adam gördüm. Olduğu yerde ileri geri sallanıyor ve elindeki testere ile bana bakıyordu. Aramızda fazlaca bir mesafe vardı ve bu benim rahat olabilmemin tek nedeniydi. Adam önce yavaş yavaş bana doğru ilerlese de bir süre sonra hızlanmıştı. Koşarak üzerime doğru gelirken bağırdım ve ellerimi başımın önüne siper ettim. Ayak seslerini yakınımda hissettiğimde içimde oluşan korku ve panik ile geriye doğru süründüm. Sırtım soğuk duvara çarptığında ellerim titremeye başlamıştı.
Hayır, daha ölmeye hazır değilsin.
Adam büyük bir çığlık attı ve testeresini kaldırıp üzerime doğru atladı. Korkuyla bağırdım ve ellerimle başımı korumaya çalıştım. Gözlerimi sıkıca kapatıp gelecek darbeyi beklerken bir anda etraf sessizleşmişti. Gözümü açtığımda ne testereden ne de adamdan hiç bir iz yoktu. Nefes nefese ayağa kalktım ve dönen başımı umursamadan hızla etrafıma baktım. Nefesim boğazıma takılıp kalıyordu. Hala akan göz yaşlarımı elimin tersiyle derimi de yaşlarla birlikte sökmek istercesine sertçe sildim ve saçlarımı karıştırıp bu sikik koridordan çıkıp yer altına inen merdivenlerden kanalizasyon tüneline geçiş yaptım.
Paçalarıma kadar suya battığımda yüzümü buruşturdum ve merdivenden inerken ıslanan ellerimi pantolonuma sildim. Buradaki suyun fazla berrak olması insanların uzun zamandır olmadığına işaretti. Paçalarımı tutarak kanalizasyon tünelinde ilerlerken duyduğum sesler hiç hoş değildi. Fakat aralarından biri oldukça dikkatimi çekmişti.
"Burası senin cehennemin olacak. Seni burada tutacağım ve asla gitmene izin vermeyeceğim."
***
Oy sınırı koymaya karar verdim. Normalde hiç sevmem ama gerçekten emek vererek yazdığım bir kitap o yüzden emeklerimin karşılığını almak istiyorum.
Sınır 15 oy 💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐫𝐲 𝐨𝐟 𝐟𝐞𝐚𝐫 | 𝐛𝐭𝐬 (✔)
FanficKendime bir boşluk yarattım fakat boşluğun bu kadar soğuk olabileceğini kim bilebilirdi ki? Beni bütün yapan parçalarımı yitirdim. Karanlığa teslim oldum.