Kapıyı açıp dışarı çıktığımda kapıyı kapattım ve başımı kapıya yaslayıp gözlerimi yere diktim. Bir şeyler yanlıştı. Hiç bir şey hatırlamıyordum. Ailemi bile aptal bir fotoğraf ile ilk defa görüyordum. Bir şeyler çok yanlıştı. Kafamı iki yana salladım ve gözlerimi açtım. Ortamın bir anda kararması ile kendini asmış bir kadın hayaleti görmem aynı anda olmuştu. Korkuyla bağırdım ve dengemi sağlayamayıp yere düştüm. Geri geri yerde sürünerek odadan çıktım ve ayağa kalkıp koşmaya başladım. Odadan hızla çıktım ve sol tarafımda kalan kapısı açık asansör kabinine girip dördüncü kata giden tuşa defalarca kez bastım. Sonunda asansör kapısı kapandığında sırtımı asansörün aynalı olan kısmına yasladım ve elimi yerinden çıkmak istercesine atan kalbimin üstüne koydum.
Asansör durduğunda kabinden çıktım ve yerde duran kağıdı elime aldım.
Benim gizli notum #3
Bir yetişkin öldü. Geriye ağlayan bir eş ve artık yetim kalan bir çocuk kaldı. Yaşayacağı ve yaşadığı bütün anılar da yetişkin ile birlikte öldü. Ben öldürdüm. Anıları da o tatlı yaşam telaşını da yetişkini de ben öldürdüm.
Tüm tüylerimin diken diken olduğunu hissetmiştim. Kağıda tekrar bakmak istemediğim için benden uzak bir tarafa doğru fırlatmıştım. Telefonum titrediğinde gelen mesaja baktım.
Burada.
Kafamı kaldırıp tam karşıma baktığımda burasının diğer kapılardan farklı olarak gri renkte olduğunu gördüm. Titremesini engelleyemediğim ellerimle kapı kolunu tuttum ve kolu aşağıya doğru indirirken nefesimi tuttum. Kapı sinir edici türden bir gıcırtıyla açıldığında etrafın karanlık olduğunu görüp telefonumun fenerini açtım ve diğer elime de çakımı alıp evin olan tek odasına doğru ilerledim. Kırmızı duvarların eşlik ettiği bu odada sadece iki kişilik minik kare bir masa ve bir adet sandalye vardı. Masanın üzerinde bir defter ve yanında silah vardı. Defterin kapağında daha kurumamış kan lekeleri vardı. Defteri elime aldığımda sayfalarının boş olduğunu gördüm ve işime yaramayacağını düşünüp geri masaya bıraktım. Silahı elime aldığımda şarjörünün dolu olmasının işime yarayacağını düşündüm ve silahı çantama koydum. Defterin yanındaki anahtarı da aldım ve bu iç daraltıcı yerden çıktım.
Anahtarı cebime koyduktan sonra yan eve girdim. İçeri girdiğimde duyduğum kapı kırılma sesiyle kapıyı arkamdan kapattım. Arkamı sağlama aldığımdan emin olduğumda oturma odasına girdim. İçerisinin oldukça sakin olması beni gererken açık olan balkon kapısından dışarı çıktım korkuluklardan aşağıya doğru belimden yukarısını sarkıttım.
'' Belki bir halat bulabilirsem buradan aşağıya inebilirim.''
Tekrar içeri girdiğimde yan odanın kapısı birden açılmış ve içeriden yaşlı bir kadın çıkmıştı. Kadının gözlerinin kapalı olduğunu gördüğümde kör olduğunu ve beni görmediğini fark ettim. Nefesimi tuttum ve oldukça sessiz olmaya çalışarak yanından geçtim. Fakat çıktığı odaya girdiğimde bastığım cam parçası ile kadın hızla bana doğru dönmüş ve çığlık atarak bana doğru koşmaya başlamıştı. Üzerime atladığında sertçe kolumun üzerine düşmüş ve acıyla inlemiştim. Daha kendime gelemeden kadın üzerime çıkıp uzun tırnaklarını yüzüme geçirmeye çalıştığında ellerini tuttum ve onu bir tarafa fırlatarak çakımı elime aldım. Uzun bir boğuşma sonrası kadın hareket etmeyi bırakmış yerde yüz üstü bir şekilde yatmaya başlamıştı. Bende dizlerimin üstüne doğruldum ve odanın köşesindeki halatı ve iki silah şarjörünü alarak odadan çıktım.
Halatı balkonun demirlerinden birine sıkıca bağladım ve aşağıya sarkıttım. Dikkatli bir şekilde halattan kaydım ve bir başka eve girdim. Eve girdiğim anda karşıma az önceki kadın gibi bir yaratık tekrar çıktığında bu sefer daha az efor sarf etmek için çantamdan silahımı çıkardım ve bütün bir şarjörü kadının üzerine boşalttım. Hayatımda ilk defa silah kullanmanın verdiği sersemlik ile odayı kısaca inceledim ve kayda değer bir şey bulamayacağımı anladığımda yalpalayarak odadan çıktım.
Tekrar uzun bir koridorla karşılaştığımda sıkıntıyla ofladım ve sol tarafıma döndüm ama karşıma çıkan demir parmaklıklar ile kaşlarımı çattım. Bu oldukça paslanmış ve eğri büğrü parmaklıkların geçen sefer buraya geldiğimde burada olmadığına yemin edebilirdim. Parmaklıkları ileri geri sarstım fakat yerinden kıpırdamadığında ellerimi birbirine vurup elimde kalan pas parçalarını silkeledim ve yoluma devam ettim.
Tekrar ikinci kata gitmenin bir yolunu bulduğumda demir kapıyı açtım ve duyduğum ayak sesleri ile sesin nereden geldiğine dikkat kesildim. Ayak sesleri oldukça yakınımdan geldiğini fark edince hızla arkamı dönmüş ve karşılaştığım adamla birlikte koşmaya başlamıştım. Uzun koridorda koşarken sağ taraftan bir kadının daha fırlamasıyla daha da hızlandım ve acıyan bacaklarıma inat koşmaya devam ettim. Ben koştukça koridor daha da uzuyordu sanki. Nefes nefese arkama baktığımda çok yakınımda olduğunu fark etmemle önüme çıkan ilk kapıdan içeri girdim. Kapıyı kapattım ve içeri giremesinler diye iki elimle sıkıca kapı kolunu tuttum. Görebildiğim kadarıyla adamın siyah diken diken saçları ve kanlarla kaplı beyaz bir maskesi vardı. Giydiği üstte de birden çok kan lekesi olduğunu görmüştüm. Yalpalayarak koşuyordu ve dokunsan uçacakmış gibi zayıftı. Kapıya bir kaç kez sertçe vurulduğunda kapı kolunu tutabildiğim kadar sert tuttum ve gözlerimi sıkıca yumdum. Ayak sesleri uzaklaşmaya başladığında gergin bir şekilde nefes verdim ve kapının önünden ayrıldım.
Evin duvarlarından biri kırılmıştı. Bu sayede kapı kullanmaya gerek kalmadan yan daireye geçiş yapılabiliyordu. Kırık olan duvarın keskin demirlerine dikkat ederek eğildim ve yan eve geçtim. Ev tamamen tepe taklak olmuş gibiydi. Masa ve sandalyeler duvara doğru sürüklenmiş ve yatak ters dönmüştü. Gözlerimi kısıp burada ne olduğunu anlamaya çalıştım. Her şeyin darmadağın olduğu bu evde sadece tek bir derli topluydu. En uç köşede uzun bir abajur ve etrafında minderler vardı. Beş küçük minderin oluşturduğu çemberin tam ortasında ise kare şeklinde bir mukavva vardı. Mukavvayı elime aldığımda kırmızı renkle yazılmış bir yazı vardı.
'Onlar senin hayatını mahvetti.'
Minderlere tekrar baktığımda bir tanesinin üstünde benim fotoğrafım vardı. Fakat diğerlerinin üzerinde bir şey yoktu. Kafam iyice karışmışken birinin yan evin kapısına sertçe tekme attığını duymuş ve hızlı adımlarla evden ayrılmıştım.
Karşıma tekrardan paslı ve eğri büğrü parmaklıklar çıktığında karşı tarafa geçtiğimi anlamıştım. Demir kapıdan çıktım ve oldukça soğuk olan merdiven boşluğuna yeniden geldim. Soğuğu biraz önlemek amacıyla kapüşonumu başıma geçirmiş ve ellerimi cebime sokmuştum. Dönen merdivenlerden yukarı çıktığımda gördüğüm kapıyla olduğum yerde donakalmıştım. Bu katta bir tek bu kapı vardı ve kapının çevresi tamamen kanla kaplıydı. İğrenerek kapıya doğru yaklaştım. Kapının üzerine sarı şeritler çekilmişti ve kare bir levhanın üzerinde ' Girmeyiniz. Tehlikeli.' yazıyordu.
''Burayı gerçekten hiç merak etmiyorum.''
Dönen merdivenlerden yukarı çıkmaya devam ettim. En son kata geldiğimde burada sadece bir asansör olduğunu gördüm. Asansörün şifreli olduğunu anladığımda göz devirdim ve arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde duyduğum hırıltılı nefes sesleri ile hızla etrafıma baktım ve çatı katının ışık almayan kör noktasında bir şeyin hareket ettiğini gördüm. O bana karşı atağa geçemeden ona doğru koşmuş ve hızla çakımı kalbine saplayıp onu oracıkta öldürmüştüm. Titreyerek yere düşen bu adamın az önce kan sıçramış olan beyaz maskesini tek harekette çıkardığımda gördüklerimle şok olmuştum. Adamın yüzü yoktu. Yer yer kanayan yarıkların olduğu bu iğrenç yüze daha fazla bakamamış ve maskeyi geri yüzüne kapatmıştım. Elim ayağıma dolaşmıştı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Tek bildiğim bu garip insansı yaratıkların arasında hayatta kalıp bana neler olduğunu öğrenmekti...
***
Bu bölümden sonra artık kurguya geçiş yapmayı planlıyorum heyecan yaptım hahdjajdkwjxs

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐫𝐲 𝐨𝐟 𝐟𝐞𝐚𝐫 | 𝐛𝐭𝐬 (✔)
FanficKendime bir boşluk yarattım fakat boşluğun bu kadar soğuk olabileceğini kim bilebilirdi ki? Beni bütün yapan parçalarımı yitirdim. Karanlığa teslim oldum.