Bölüm 1: Şehirde Kayıp
Çakan şimşek ile gözlerimi açtım. Yavaşça üzerine yattığım soğuk kaldırımdan kalktım ve üstüme bulaşan toz ve çamuru silkeledim. Etrafıma baktığımda ucu görünmeyen karanlık ve dar bir ara sokakta olduğumu fark ettim.
'Neredeyim ben? Buraya nasıl geldim?'
Kafamın içinde milyonlarca soru dönerken yaptığım tek şey kararmakta olan gökyüzüne bakmak olmuştu. Güneş ışınları bu dar, iki yanındaki duvarlarında farklı renk ve çeşitlerde grafiti bulunan bu ara sokağa pek uğramıyor olmalıydı. Olduğum yerde doğruldum ve etrafıma bakındım. Yanımda sadece omuza çapraz şekilde asılan gri büyük bir çantam ve çantanın içinde bir çakım ve tuşlu telefonum vardı. Kurumuş bir ağaç dalına konan karganın sanki yardım istiyormuş gibi çığlık çığlığa ötmesiyle çantamın askısına iyice sarılıp omuzlarımı dikleştirmiş ve bu koyu gri rengin hakim olduğu kasvetli ara sokaktan çıkmak için ilk adımımı atmıştım.
Rastgele bir şekilde sokakları gezerken karşıma çıkan bir çıkmaz sokak ile yolum kesilmişti. Sokağın sonunda parlayan küçük bir ışık huzmesi görünce oraya doğru adımlarımı yönelttim. Sokağın sonuna geldiğimde beni karşılayan şey duvar ile kamufle olmuş gri ve üstünde 'personel harici girilemez' yazan bir kapıydı. Kapıyı açmak için yeltendiğimde bir kolunun olmadığını ve kapının hemen sağ üst köşesinde tuşlu bir kutu görmemle şifreli olduğunu anlamam pek uzun sürmemişti. Etrafa bakıp bir şifre var mı diye kontrol ettim fakat hiç bir şey bulamayınca arkamı dönüp ara sokaktan çıktım. Dar sokaklarda yürürken çalan çan sesi bütün tüylerimi diken diken ediyordu. Bir kaç dakika arayla çalan çan artık sinirimi bozmaya başladığında gördüğüm merdivenle birlikte oraya doğru ilerledim ve yavaş adımlarla yukarı doğru çıkmaya başladım.
Gri beton merdivenden çıkarken son basamakta buruşmuş ve yağmurdan dolayı ıslanmış bir kağıt parçası olduğunu gördüm. Kağıda doğru eğildim ve yarısı yırtılmış kağıt parçasını elime aldım. Elimle buruşukluğunun geçmesi için kağıdı iki yanından çekiştirdim ve üstündeki yazıyı okunabilir hale getirmek için uğraştım. Daha okunabilir bir hale geldiğinde ileri derece hipermetrop olmamdan dolayı gözlerimi kısmış ve kağıda biraz uzaktan bakarak eğri büğrü yazılmış harfleri bir araya getirmeye çalışmıştım.
''Caraccident9"
Kaşlarımı çattım ve bunun ne olduğunu çözmeye çalıştım. Uzun bir süre bunun hakkında kafa yorsam da hiç bir şeyle bağdaştıramamıştım. Kafamı iki yana salladım. Ne olur ne olmaz diye buruşuk kağıdı çantamın içine gelişigüzel atıp yoluma devam ettim. Pek uzun olmayan yürüyüşten sonra karşıma çıkan ikinci kağıt ile durdum. Bu kağıdı da elime aldım ve daha düzgün yazılmış olan kelimeye baktım.
'' unforgettable ''
Sorgulamadan kağıdı çantama koydum ve daha aydınlık görünen yere doğru yürümeye başladım. Sonunda aydınlık yere ulaştığımda buranın bir şehir meydanı olduğunu gördüm. Tam ortasında bir saat kulesi olan bu meydanın etrafına tek katlı, rutubetten dolayı kararmış duvarları olan evler diziliydi. Gözüm sadece bir evde takılı kalmıştı. Diğer evlerden farklı olarak iki katlıydı ve çok açık sarı renkte duvarları vardı. Evin bir odasının ışıkları yanıp sönüyordu ve zaten ürkütücü olan bu boş meydana daha ürkütücü bir hava katıyordu. Yavaştan titremeye başlayan ellerimi ceplerime soktum ve belki içeride birileri vardır düşüncesiyle eve doğru yürüdüm.
Evin içine girdiğimde her şeyin darmadağın olduğunu gördüm. Sandalyeler parçalanmış, masalar ortadan ikiye ayrılmıştı. Yerde bir çok cam kırığı ve kırılmış bira şişeleri vardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐜𝐫𝐲 𝐨𝐟 𝐟𝐞𝐚𝐫 | 𝐛𝐭𝐬 (✔)
Hayran KurguKendime bir boşluk yarattım fakat boşluğun bu kadar soğuk olabileceğini kim bilebilirdi ki? Beni bütün yapan parçalarımı yitirdim. Karanlığa teslim oldum.