"Bana bak Mete..." dedim gazetecilik kulübündeki Mete'ye. Elimdeki 100 TL'yi ona uzattım. "Al şu 100 TL'yi. O haberi ben yaptırmadım. Sen de beni tanımıyorsun. Anlaştık mı?"
Mete, gözlerini bir bana bir de elimdeki 100 TL'de gezdirdi ve eliyle gözlüklerini düzelterek sırıttı. "Bir yüzlük daha ateşlersen neden olmasın şekerim?"
Gözlerimi devirdim ve elimdeki yüz lirayı eline sıkıştırdım. "Sana çok yüz verdim Mete. Doksan sekizini geri alıyorum. Şimdi ikile. Hadi." dediğimde kahkaha attı. "Kız allah canını almasın. Tamam tamam... tanımıyorum seni."
Atalay, bugün okula gelmişti ve o haberi görmeden bu işi halletmem gerekiyordu. Gazetecilik kulübünden Mete çocukluk arkadaşımdı ve ona Atalay'ın resmini vererek 'bu çocuk bir pezevenktir' yazmasını isteyen bendim. Ama Atalay'ın bunu öğrenmemesi gerekiyordu. Bu yüzden bir miktar para daha vererek olayı kapatmıştım. Yani en azından öyle düşünüyordum.
Hem Atalay o haberi görse bile benim yaptığımı bilmemesi benim açımdan daha iyiydi.Ben düşüncelere dalmışken, Mete de elindeki daha önce de verdiğim paraları sayarken birden duvara yapıştı. Ne olduğunu anlamadan gözlerim Mete'yi duvara yapıştıran kişiyi buldu.
Atalay?
Hassiktir.
"O haberi kimin yaptırdığını söylemen için on saniyen var." Atalay'ın keskin cümlesi Mete'yi bulduğunda korkudan sesi içine kaçmış olacak ki ses veremedi Mete. Atalay Mete'ye doğru yürümeye başladı. Mete'yle göz göze geldiğimizde kaş göz yaparak ona çaktırmamasını anlatmaya çalıştım.
"Bilmiyorum." Mete sonunda sesini bulup cevap verdiğinde derin bir oh çektim. Ama Atalay biraz daha Mete'nin üstüne giderse Mete kesin bülbül gibi öterdi her şeyi. Bu yüzden bir şey yapmalıydım... Ama ne?
"Gazetecilik kulübünde değil misin sen? Nasıl bilmiyorsun?"
"Gazete ne demek?"
İkisi konuşmaya devam ederken dayanamadım ve Atalay'ın önüne geçtim. Ne yapacaktım bilmiyorum. Ya da o böyle karşımda bana bakarken yapabilecek miydim... Onu çok özlemiştim. Kahverengi gözlerini, kıvırcık ve dağınık saçlarını, yüzündeki o benleri... hepsini çok özlemiştim. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Sonunda sesimi bulduğumda hiç de aklımda olmayan bir şey söyledim.
"Sen pezevenk değil misin?" Lan! Hayır ya... Sinirden yüzü gerilirken durumu toparlamaya çalıştım. "Yani gazetedeki çocuk değil misin, demek istedim."
"Evet." dedi ve sinirden kısılan gözleri Mete'yi buldu. "Kimin yaptığını bulduğumda asıl pezevenk kim göstereceğim."
Mete hiç üstüne alınmadan benden cesaret almış olacak ki "Sende de tam pezevenk tipi var." Avucumun içiyle alnıma vurdum. Bu çocuk mal mıydı?
Atalay "Ulan..." diye Mete'nin üstüne atılacaktı ki Mete'nin önüne geçtim ve geri adım atmasını sağladım. "Bana bak. Atalay mısın, nesin? Biz bilmiyoruz kimin yaptığını. Gidip başkalarından öğren." dediğimde sesimin titrememesi için dua ettim. Allahtan karşısında ona karşı hisleri olmayan biri gibi durabilmiştim.
"Öyle mi? İşin içinde parmağınız olduğunu öğrenirsem bir daha bu okula adım atamazsınız."
"Lafa gelince esip gürlersin. İcraata gelince pamuk şekersin." Mete, yine konuştuğunda ona döndüm. Az kalmıştı onu Atalay'ın önüne itecek ve 'Valla bu yaptı' diyecektim. Dirseğimle Mete'nin karşısına geçirdiğimde acıyla inledi.
"Pamuk şeker çekmiş canı. Sen boşver onu." diyip şirince gülümsedim. Atalay bir bana bir Mete'ye baktı ve oradan ayrıldı sinirle. Derin bir oh çekip Mete'ye döndüm. "Mete ağzını kapalı tut. Atalay'a sakın bir şey çaktırma. Valla kıyamet gelse kafanı benim koparacağım gibi kopamaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni kendinden kurtar | texting
Historia CortaAnonim: İzmir'den kalktı tren Anonim: Ankara'da yaptı fren Anonim: Bu mesaja cevap vermeyen Anonim: Ya pezevenk ya da götveren *