4.4

8.3K 632 156
                                    

Fincanı ters çevirdim ve tabağına kapattım. Masanın üzerinde iterek Mete'ye uzattığımda Mete anlamsız bakışlarını bana çevirmişti. Boş dersteydik ve Meteler'in dersi de Beden'di. Beden hocası onları genelde serbest bıraktığından Mete'ye zorla fal baktıracaktım. Şu an Mete'nin faldan anlayıp anlamaması zerre umrumda değildi.

Dik bakışlarıma anlamsız bakışlarla cevap veren Mete'ye fincanı gösterdim elimle. "Fal baksana bana." dediğimde kaşlarını çattı. "Ben ne anlarım faldan be?"

"Ya at işte bir şeyler. 'Atalay pişman olacak' de. "Sana geri dönecek" de. De işte bir şeyler, hadi!"

"Kızım sen kafayı yemişsin, haberin olsun." dedi ve zorla fincanı eline aldı Mete. Soğumasını beklemeden fincanı açtı ve gözlerini kısarak bir şeyler uydurmaya başladı. Boğazını temizleyip dudaklarını araladı. "Öncelikle..." dediğinde söyledikleri her ne kadar anlamsız olsa da benim için önemliydi. Bu yüzden tüm dikkatimi ona verdim. Konuşmaya devam etti. "Geleceğin parlak, yiyeceğin yarra-"

"Mete!" diyip lafını kestim hemen. Ne diyeceğini anlamıştım çünkü. Gülüp fincanı bıraktı ve sandalyede arkasına yaslandı. "Ne var be? Fal baktım işte."

"Senin de... Bakacağın falın da..." diyerek masadan kalktım.

"Nereye gidiyorsun?"

"Kiminin hoşuna... kiminin zoruna..." dediğimde kahkaha attı. O kahkaha atarken ben çoktan ondan uzaklaşmıştım bile. Biraz sınıfa gitsem iyi olacaktı.

Dün Atalay bana veda etmişti. Basbayağı bırakmıştı beni. İstemesem de kabullenmek zorunda kalmıştım çünkü bir insanın karşısına çıkıp 'Beni neden sevmedin?' diye soramıyorduk. Zaten o da sevmediğini değil sevemediğini söylemişti. En azından denemişti. Ama ben kendimi o kadar kaptırmıştım ki beni bırakacağını düşünmemiştim hiç. Atalay sadece beni sevip sevemeyeceğiyle ilgili bir deneme yapmıştı kendince. Bense çoktan bana aşık diye düşünmüştüm. Benim yanılgım da burada başlıyordu.

---

"Atalay, tekrar çalar mısın?" Müzik hocası bunu dediğinde Atalay bıkmış bir halde piyanonun başından kalktı. "Hocam bugün bin kere prova yaptık zaten. Yarın devam ederiz."

Müzik hocası Ayşen Hoca kaşlarını kaldırıp gözlüklerinin üstünden Atalay'a baktı. "Yarın devam ederiz?"

Atalay derin bir nefes aldı. "Yarın devam edebilir miyiz?" Rica cümlelerini genelde kullanmazdı. Ama Ayşen Hoca babasını tanıdığından şikayet etmesin diye kullanmak zorunda kalmıştı. Babasını kendiyle alakalı herhangi bir olumsuzlukla uğraştırmak istemiyordu. Çünkü babası kendisinin kusursuz olduğunu düşünüyordu.

"Tamam." dedi Ayşen Hoca ve gözlüklerini düzelterek Atalay'a baktı. "Piyanoyu cidden iyi çalıyorsun Atalay." Atalay, bir şey demeden karşısındaki kadına bakmaya devam etti. Övüldüğü cümlelere genelde kayıtsız kalırdı çünkü sevmezdi pek. Ne gülümsedi ne de teşekkür etti. Öylece kadının suratına bakmaya devam ederken Ayşen Hoca boğazını temizledi ve cümlesine devam etti. "Ama sen çalarken birinin de şarkıyı söylemesi gerek. Bunun için Özge'yi seçtim. Biliyorum biriyle çalışmayı sevmiyorsun ama yıl sonu gösterisi için müdürün isteği bu."

Atalay'ın kaşları çatıldı. "Bana tek olacağımı söylemiştiniz?" Cidden fazladan bir insana daha tahammülü yoktu. Bu yüzden birileriyle çalışmaktan veya takım kurmaktan hep nefret ederdi. Küçükken babasının zoruyla mahalledeki arkadaşlarıyla futbol oynarken bile yanında kimseyi istemediğinden genelde kaleci olurdu. Ne oyun oynamayı severdi ne de oyun arkadaşlarını. Ama babası onun için çok özendiğinden sosyal bir çocuk olmasını isterdi.

"Evet öyleydi ama plan değişti."

"O zaman ben yokum." Atalay'ın netliği karşısında Ayşen Hoca yutkundu. İşte bundan sonrası onun için zordu. Emrivaki yaparak halledebileceğini düşünmüştü ama Atalay oltaya gelmemişti.

"Atalay, kızla hiçbir şekilde muhattap olmayacaksın. Sadece şarkıyı söyleyeceksin."

"İlginiz için teşekkür ederim hocam ama istemiyorum."

Ayşen Hoca ne diyeceğini bilemeyerek Atalay'a baktı. Kusursuz şekilde çalıyordu piyanoyu Atalay. Yıl sonu gösterisine okul için destek veren insanlar katılacaktı. Bu yüzden her şeyin kusursuz olması gerekiyordu. Atalay'ı da bu yüzden istiyordu. Kesinlikle o gece piyanoyu Atalay çalmalıydı.

"Peki..." dedi hoca. "Özge olmasın o zaman. Senin seçtiğin biri olsun. Öyle olur mu?" Bu fikir Atalay'ı biraz düşündürtmüştü. Aklına gelen fikirle gülümsedi ve karşısına kadına baktı. "Olur." dedi.

"Kim olsun?" Ayşen Hoca rahatlamıştı. Gülümseyerek sorduğu bu soru karşısında Atalay'ın da keyfinin yerine geldiğini fark etmişti.

"Buğlem. 12/A'dan Buğlem."

beni kendinden kurtar | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin