Anonim: Atalay?
Atalay: Yine mi sen?
Atalay: Ne istiyorsun?
Anonim: Ben Furkan'ın üvey kardeşin olduğunu öğrendim.
Anonim: Ve benim yüzümden gazeteye çıkan haberle seni tehdit ettiğini.
Anonim: Özür dilerim, cidden.
Anonim: Başında böyle bir bela olduğunu bilseydim daha dikkatli davranırdım.
Atalay: Zaten dikkatli davranman gerekiyordu.
Atalay: Gerçi hala bilerek yaptığını düşünüyorum.
Anonim: Hayır
Anonim: Bilerek yapmadım Atalay. Yemin ederim.
Atalay: Neyse
Atalay: İşine bak.
Atalay son mesajını da attığında telefonumu sıramın altına koydum ve dersi dinler gibi yapmaya devam ettim. Benim yüzümden bu haldeydi. Benim yüzümden Furkan, onu tehdit ediyordu. Belki de başına geçeceği şirketi asla alamayacaktı. Yine benim yüzümden babasının karşısında küçük düşecekti.
Ne yapacaktım, bilmiyordum. Anonim olarak Atalay'ın gözünden düşmüş ve güvenini kaybetmiştim. Gerçek kimliğimle ise ondan nefret ediyormuş gibi davranıyordum. İki ucu boklu değnek.
Teneffüs zili çaldığında sıramdan kalktım ve kantine doğru yürüdüm dalgın dalgın. Bu boku bir an önce temizlemem gerekiyordu çünkü ondan nefret ediyormuş gibi davranmak istemiyordum. Ama eğer davranmazsam da Atalay beni oynayacağı biri olarak görecekti.
Kantine girdiğimde gözüme ilk çarpan kişi Atalay olmuştu. Ondan kaçmak için geri dönecektim ki o çoktan beni görmüş ve yanıma gelmişti. Cidden niye uzatıyordu ki? Onunla ilgilenmiyormuş gibi yapmak yeterince zordu.
"Niye kaçıyorsun?" diyip önümde durduğunda ona baktım. Gözünün morluğu kendini hala belli ediyordu. Ek olarak dudağı da patlamıştı ve yüzündeki yaralar rastgele bir peçeteyle silinip bırakılmış gibi duruyordu. Bir anlığına ona pansuman yapmak istedim ama bunun için bir bahane bulamazdım.
"Her kaçanı kovalar mısın?" diyip alayla güldüğümde o da alayla gülmüştü. "Sadece güzel kaçanları." Birkaç saniye suratıma baktı. "Hatta çok güzel kaçanları."
"Ben mi yanlış anlıyorum yoksa sen bana mı yürüyorsun?" Dediğime gülüp kafasını arkamda bir noktaya kaydırdı. Oraya bakarken kaşları çatılmıştı. Tam arkamı dönüp baktığı yere bakacaktım ki bunu fark edip aniden beni göğsüne bastırdı. Kokusu burnuma buram buram dolduğunda eş zamanlı olarak gözlerim de şaşkınlıkla açılmıştı.
"N-ne yapıyorsun?" dediğimde beni bıraktı. Birkaç adım geri çekilip ona baktım. "Arkanda elinde kahve olan biri sana çarpacaktı. Hayatını kurtardım."
Şirince gülüp göz kırptığında gözlerimi devirdim. "Kim dedi sana kurtar diye?""Sana da yaranılmıyor."
"Niye bana yaranmaya çalışıyorsun?" Kaşlarımı çatıp ona baktığımda muzhip bakışlarını bana çevirdi. "Belki bir akşam yemeği?"
Bu dediğine içimden deli gibi şaşırdım. Hatta kalbim dans etmeye, içimdeki kelebekler halay çekmeye başlamıştı. Yine de karşısında boş bakışlarımdan taviz vermedim.
O da boş bakışlarımdan 'hayır' diyeceğimi anlamış olmalı ki "Hemen hayır deme." demişti.
"Kaç dakika sonra diyim?"
"Buğlem."
"Seninle yemeğe çıkmayacağım Atalay." diyip yanından geçip giderek onu siniriyle yalnız bıraktım. Bunu yapmak istemiyordum. Onu siniriyle yalnız bırakmak istemiyordum ama o akıllanana kadar bu oyun devam etmeliydi.
***
Atalay, Buğlem tarafından reddedilmesinden birkaç dakika sonra sinirle müzik odasına girip kapıyı hırsla kapattı. Aklı almıyordu. Bu kız onu nasıl reddebiliyordu?
Kapının tekrar açıldığını duyduğunda bakışlarını o tarafa çevirdi ve karşısında sırıtan Furkan'ı gördü.
"Anlaşılan yine seni tersledi."
Atalay, Furkan'ın suratına bir yumruk indirmemek için kendini tuttu. "Sanane sikik. İşine bak."
"O kızla sevgili olamazsan babana kafes dövüşüne çıktığını söylerim Atalay."
Atalay, Furkan'ın ağzından çıkanlara dayanamayıp bir tane suratına geçirmişti bile. Yaklaşık bir hafta önce yani o haber gazetede yer aldığından beri Furkan onu tehdit ediyordu. Ona babasına söylememesi için yalvarmıştı bile. Ama Furkan, yalnızca tek bir şartla söylemeyecekti.
Atalay, Buğlem'le sevgili olup daha sonra ise onu terk ederse.
"Bana niye böyle bir şey yaptırıyorsun kafasını siktiğim? Her şeyi geçtim o kızın benimle bir alakası bile yok. Niye lan niye?"
Furkan yediği darbeyle sendelese de kısa sürede toparladı ve dudağından akan kanla birlikte sırıttı. " Seninle bir alakası yok mu?" diyip kahkaha attı Furkan ve devam etti. "Son bir hafta Atalay..." dedi ve akan kanı elinin tersiyle sildi. "Ya ben kazanacağım ve babana her şeyi anlatacağım. Ya da sen kazanacaksın ve Buğlem'i terk edeceksin."
"Başka birini söyle Furkan. Buğlem benden zaten nefret ediyor."
Furkan sırıttı. "Sana bir sır vereyim mi Atalay? Sen gerçekten körsün. O kızı geçen seneden beri seviyorum ve izliyorum. Ama o ise ısrarla beni görmeyip seni izliyor. Senden nefret etmesini sağlamak için tek yolum bu."
Atalay, Furkan'ın amacını, neden Buğlem'i seçtiğini şimdi anlamıştı ama anlayamadığı bir şey vardı. Buğlem kendisini mi seviyordu?
"Siktir git Furkan."
Atalay, müzik odasından ayrıldığında Furkan arkasından gülerek bakıyordu.
Her iki türlü de kendisi kazanacaktı. Yalnızca Atalay Buğlem'in sevgisini göremeyecek kadar kördü.
###
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni kendinden kurtar | texting
NouvellesAnonim: İzmir'den kalktı tren Anonim: Ankara'da yaptı fren Anonim: Bu mesaja cevap vermeyen Anonim: Ya pezevenk ya da götveren *