16-Tehlikedeki sevgili

192 29 15
                                    

STELLA'nın Ağzından
Çıkma teklifini kabul ettiğime inanamıyordum. Ama olmuştu işte. Onu öpmek hoşuma gitmişti. Ayrıca özür de dilemişti. Bu kadar işin arasında biriyle çıkmak belki de sinirlerimi yatıştıracağı için kabul etmiştim büyük ölçüde. Ayrıca hoş bir adamdı. Bunu ben bile inkar edemezdim.

Üzerime siyah beyaz kareli bir oduncu gömleği,siyah tişört ve siyah yüksek bel dar pantolonumu geçirdim. Ayağıma da siyah botlarımı giyince hazırdım. Saçlarımı salık bıraktım. Çok az rimel ve hafif kırmızılık veren kiraz tadında dudak nemlendiricisi sürdüğümde buluşmaya gitmek için otelden çıktım.

İlk randevumuza geç kalmamak için koşarak otobüs durağına gittim. Artık taksi kullanmıyordum çünkü cliffo taksiye bomba yerleştirebilirdi. İki kişinin hayatını umursamazdı ama otobüste bir sürü kişi vardı. Polis peşlerini bırakmayacağı için böyle bir riske şu an giremezdi. Çünkü paralarını büyük ölçüde kaybetmişti. Kendini gizleyebileceği yeni bir bilgisayar sistemi kurması en az 5 ayını alırdı ki bu süre onu tamamen yok etmek için bana yeter de artardı bile.

Otobüs her zamanki gibi tıklım tıklımdı. Kimseyle temas etmeyeceğim bir köşe bulup oraya sindim ve yolu izlemeye başladım. İnsanlar otobüse binmek için resmen birbirlerini eziyorlardı. İçeride hava kalmamıştı ve duraklarda yolcu almak için durduğumuzda açılan kapıdan giren kısıtlı oksijenle gidiyorduk.


Sonunda evlerinin olduğu durağa gelince zorla kendimi adeta fırlatarak otobüsten indim. Evlerine doğru yürürken siyah sırt çantamdan deodorantımı çıkartıp sıktım. İnsan içinde böyle şeyler normal karşılanmıyordu ama umursadığım da yoktu. Evlerine yaklaştığımda ona mesaj attım. Normal şartlar altında hemen cevap verirdi ama bu sefer vermemişti. Süsleniyor olduğunu düşünerek sokaklarının başında bir direğe yaslanıp onu bekledim.

Aradan 15 dakika geçmesine rağmen cevap vermediği için mesajımı duymamış olduğunu düşünüp onu aradım. Defalarca çaldırmama rağmen açmamıştı. Acaba ekildim mi diye düşündüm ama bunu yapması için yürek gerekirdi. Claude'a mesaj atıp onu sordum. Cevap olarak bana hemen evlerine gitmemi söylediğinde telefonu zorla çantama atıp neredeyse koşarak evlerine gittim. Kapıyı bana Namjoon açtı. Kısa bir selamlaşmanın ardından Seokjin Noe Yoongi ve claude'un seokjinin odasında olduğunu söyledi.

Merdivenleri üçer beşer çıkarken çok heyecanlanmıştım. Kapıyı çalıp cevap gelmesini beklemeden girip kapıyı kapattım. Bütün bakışlar anında bana döndüğünde nefeslenmek için ellerimi dizlerime koydum. Bu sırada da göz ucuyla odasını süzdüm. Duvarları pembeye boyanmıştı. Beyaz tahta dört kapaklı bir dolap kapının hemen sağındaydı. Tam karşımda büyük beyaz örtü serilmiş yatakta Noe Yoongi ve claude oturuyordu.

Seokjinse beyaz çalışma masasına yaslanmıştı ve sinirli görünüyordu. Geldiğimi gördüğünde hızla yaslandığı yerden doğrulup yanıma geldi. Kollarımı tutarken gözleri parlıyordu.
"İyisin öyle değil mi?" Ne olduğunu anlayamasam da başımla onu onayladım.
"Ne oldu?" Seokjin kolunu omzuma dolayarak beni diğerleri gibi yatağa oturttu. Kendisiyse arkamda ayakta durmayı tercih etmişti. Böylece sırtımı onun bedenine yaslamıştım.

Telefonunu cebinden çıkartıp bana uzattığında kaşlarımı çatarak aldım.

Eminim ki yeni bir aşk seni mutlu etmiştir Seokjin. Ama buna kendinizi kaptırmamanızı tavsiye ederim. Eğer stellaya değer veriyorsan onu hemen terk et. Ona bu mesajı gösterirsen canı yanan kişi o olur.

Mesajı okumayı bitirirken çenem kasılmıştı. Dişlerimi o kadar sıkıyordum ki böyle devam edersem kırılması işten değildi. Bunu yazan belliydi. İyi ki aptal bir herif değildi de bunu bana göstermeyi akıl etmişti. Aksi takdirde ona sonsuza kadar falan düşman olmam gerekirdi ve cliffo kazanırdı. Telefonu ona geri uzatırken ona döndüm.

"O yüzden mi telefonuna cevap vermedin?" Başını salladı.
"Ne yapacağımı bilemedim. Seni korumam gerektiğini düşündüm ama diğerleri bana katılmadı." Alaycı bir şekilde güldüm. Koruma stiline hayran kalmamak elde değildi doğrusu.
"Seokjin,beni koruman mümkün değil. Eğer benden yeteri kadar hoşlanmıyorsan ayrılmak sorun değil. Ama böyle bir sebepten ayrılmak istemiyorum. Tabii korkuyorsan iş değişir."

Omzumdaki kollarıyla beni kendi bedenine yapıştırdı.
"Saçmalama. Senden hoşlanıyorum. Evet, ikimiz de birbirimizi sevmiyoruz ama yetişkin insanlar olarak bitirip bitirmeyeceğimize biz karar veririz. Senin için korktum." Onu onaylarken dudaklarım keyifle yukarı kıvrıldı. Birbirimizi sevmediğimizi bu kadar rahat söylemesi iyiydi. En azından birbirimizden beklentimiz yoktu. Ama ben de ondan hoşlanıyordum. Özellikle bu kadar açık sözlü olduğu zamanlarda.

"O zaman sorun yok. Claude,ikinci atak için hazırlan." Ortağımla bakışlarımız buluştuğunda ne istediğimi anlamıştı. Başını sallayarak odadan çıktığı sırada Yoongi sordu.
"Şimdiki adım ne olacak?" Gülümseyerek kız arkadaşı ve ona baktım. İkisine de saygı duyuyordum. Çünkü iyi insanlardı. Ayrıca zekilerdi de.
"Yoongi-shi,size güvenmediğimden değil ama planlarımı paylaşmam." Dudağının sağ tarafı yukarı kıvrılırken kız arkadaşı anlayışla güldü.

"Bana Dianayı anımsatıyorsun." Kız konuşunca güldüm. Diana onun en yakın arkadaşı ve Jungkook'un nişanlısıydı. Ona korumalık yaptığı zamanlarda tanışmışlardı. Yani, öyle sıradan bir tip değildi ve onu anımsatmak benim için sorun değildi.
"Sen de bana birini anımsatıyorsun." Dedim dürüstçe. Kaşları şaşkınlıkla havalandı.
"Kimi?" Derin bir iç çektim. Onu çok uzun zamandır görmüyordum.
"En yakın arkadaşımı." Duyduğu şey onu mutlu etmiş gibiydi. Pek arkadaş edinmeyen biri olduğunu duyduğum için mesafeli davranmıştım ama sanırım arkadaş canlısıydı.

"Belki tanışırız." Samimi bir şekilde söylediği şey üzerine gülümsemem yüzümde soldu.
"Herşey bittiği zaman olur. Ondan önce onu hedef haline getirmek istemem." Anlamıştı. O da sevdiklerini korumak istiyordu. Alınmadığına emindim. Herşeyi takan bir tipe hiç benzemiyordu. İkisi odadan çıktıklarında Seokjinle başbaşa kalmıştık.

Yanıma oturdu ve beni omzuna çekti. Onu zorlamayıp başımı omzuna koydum. Çok geniş ve rahattı. Beni öpene kadar ona ilgim olduğunu anlamamıştım ama şimdi biliyordum. Yakınlık hoşuma gidiyordu. İkimizin de uzun zamandır ilişkisi olmamıştı. Benim neredeyse hiç olmamıştı. Onu koruyan ben olmama rağmen omzuna yattığımda kendimi güvende hissetmiştim.

Sanki cliffo yatağımın altındaki öcüydü ve Seokjinse öcüyü kovan kahramanımdı. O varken ışıklar açık uyumama gerek yokmuş gibiydi ve bu hissin verdiği rahatlama bedenimi ele geçirirken kollarımı beline dolayıp anın tadını çıkardım. Birbirimize aşık olacağa benzemediğimiz için içim oldukça rahattı. Dışarı çıkmadık, onun yerine odasında başbaşa saatlerce sohbet ettik ve birbirimize soğuk espri yaptık. Onun esprilerinden birine gülerken yataktan düştüğümde şaşırıp hızla beni kaldırmış ve ikimiz de ne olduğunu anlamadan dudaklarımız birleşmişti.

Zehirli Kadeh|Kim SeokjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin