SEOKJİN'in Ağzından
İki haftadır neredeyse her gün görüştüğüm sevgilimi oteline bıraktım. Birlikte o kadar güzel vakit geçiriyorduk ki o hariç herşeyi unutuyordum. Sanki tehlikede değildik, ben bir idol değildim. Onunla normal bir zamanda tanışsaydık ne kadar güzel olacağını düşünmeden edemiyordum. Onunla çok eğleniyordum. Onun da benimleyken eğlendiği bakışlarından belliydi.Bay C'yi ikinci bir atakla vurduğunda yanındaydım. Yüzündeki sırıtış her gece yatarken aklıma geliyor ve uyumadan önce beni onu düşünmeye teşvik ediyordu. Çok acı çekmişti ama herşeye rağmen güçlü kalıp sevdiklerini korumuştu. Ben de onu koruyacaktım. Ondan çok hoşlanıyordum. O bunu basit bir ilgi sanmakta ısrarcı olsa da onunla geçirdiğim her saat beni ona daha çok yaklaştırıyordu.
Öylesine, üyeler birini bulduğu için ben de vakit öldürmek isterken başladığım ilişki benim için git gide daha gerçek bir ilişki oluyordu. Bunu durduramıyordum. Kendimi dizginlemeyi ne kadar denersem o kadar başarısız oluyordum. Birkaç gündür tek istediğim şey onu kollarıma almak ve güldürmekti. Gülerken öyle güzel oluyordu ki sonunda onu öpmekten kendimi alamamaya başlamıştım. Bundan bir şikayeti yoktu. Bana anında karşılık verip kollarını boynuma doluyordu. Hatta bazen öpüşmelerimizi başlatan da bizzat kendisi oluyordu.
Söylediğine göre C'nin polisten gizlediği bazı evrakları gün yüzüne çıkartmıştı. Buna rağmen adamın bir cevap vermemiş olması onu endişelendiriyordu. Çünkü bu onun için büyük bir vurgun olmalıymış. Ciddi birşey planladığını düşünüyordu ve telaşlanmıştı. Korumamı sıklaştırması da bu yüzdendi. Claude aramızdaki mesafeyi kapatıp yanımda yürümeye başlayınca ona döndüm.
"Onu seviyorsun değil mi?" Sorusuna karşılık iç çektim.
"Sanırım." Elini omzuma atıp bir ağabey gibi sıvazladı.
"Biliyor musun, dünyada onu sevebilecek bir erkek olmadığına inanırdım." Bu beni şaşırttığı için ona kısa bir bakış attım.
"Neden?" O Zeki ve tatlı bir kadındı. Onu tanıyıp da ondan hoşlanmayacak bir adam tanımıyordum.
"Bilirsin, o biraz tehlikeli. Aklından ne geçtiğini asla tam olarak bilemezsin."Başımı sallayarak güldüm. Gerçekten, bilemiyordun. Bir keresinde öpüşmenin ortasında geri çekilip bana en sevdiğim teletabiyi sormuştu. Yaklaşık 10 dakika güldükten sonra ancak cevap verebilmiştim.
Gülüşerek yürümeye devam ettiğimiz sırada sarışın asker tıraşlı bir adamın önümüze çıkmasıyla Claude hyung beni arkasına aldı. Ne olduğunu anlamamıştım ama sanırım düşmanlarının adamıydı. Sessizce ne olacağını beklerken onun güvende olup olmadığını düşündüm.
"Demek sen de onların yanındasın Claude." Adamın kalın ve tok sesi bulunduğumuz sokağı adeta inletmişti. Hitap dersi alıp almadığını düşündüm çünkü oldukça gür bir tonda konuşuyordu."Evet, bay c. Kız kardeşimin yanında olmasam nasıl bir ağabey olurdum?" Claude da en az onun kadar sert bir tonda söyleyince istemsizce irkildim. Cebimden telefonumu çıkartıp çaktırmadan stellaya mesaj attım. Durumu bilmesi gerekiyordu. Şu an bize birşey olursa nerede arayacağını öğrenmeliydi. Adam güldü. Asla gözlerine ulaşmayan bir kahkahaydı bu. Sinirliydi. Görebiliyordum.
"O zaman senin de hesabını kesmem gerekecek. Çok yazık. Bana ne kadar benziyordun oysa."Hyung rahatsızca kıpırdandığında ona güç vermek isteyerek elimi omzuna koydum. Dokunuşumla duruşunu dikleştirdi.
"Yapabilirseniz,yapın. Sizi durduramam." Karşıdaki adam alayla ellerini cebine sokarken şaşkındım.
"En azından içinizden biri benim kim olduğumu hatırlıyor. Saygını yitirmediğin için sana son bir şans vereceğim Claude. Şimdi, bana Seokjini ver ve yanımda ol. Sana hiçbir şey olmayacağının garantisini veriyorum."Claude hyung gülünce ürktüm. Beni gerçekten ona vermezdi öyle değil mi? Ayrıca Stellaya ihanet de etmezdi? STELLA'nın bunu duyması gerekiyordu. Ama nasıl? Lanet olsun!
"Neden Seokjin'i istiyorsunuz?" Adam samimi bir şekilde iç çekti.
"Aşkın ne olduğunu bilirim. Stellayı yaralamanın tek yolu şu anda arkanda duruyor." Hyung yine güldü. Aman Tanrım. Çok fena birşey olacak gibi hissediyordum."Ona aşık değil. Bu sizin için zaman kaybı olur." Adam ne yaptığını biliyormuş gibi elini öne uzattı.
"İnsan sevdiklerinin değerini kaybedince anlar Claude. Onu bana ver. Söz veriyorum kardeşine de birşey yapmayacağım. Yalnızca cezasını çekmesi gerekiyor." Hyung yerinde huzursuzca kıpırdanıp bir adım öne attığında beni vereceğini anladım. Yapabilecek herhangi birşeyim yoktu çünkü onlar konuşurken etrafımızı adamlar sarmıştı. Hyung hayır dese bile buradan çıkamazdık.Ben beş kişiyle mücadele edebilirdim ama yeterli değildi. Stellaya son kez mesaj atıp telefonumu cebime koydum. Mesajda konum vardı. Polisi çağırmasını söylemiştim. Umarım çok geç kalmazdı.
"Onu size iki şartla vereceğim." Hyungun Sözleri kalp atışlarımı hızlandırırken adam ilk kez gerçekten kahkaha attı.
"Ne yapacağını hep bilmişsindir. Aferin oğlum. Şimdi, şartlarını söyle." Hyung arkasını dönüp bana kısa bir bakış attı."Seokjin'e zarar gelmeyecek. Stellaya görüntü yollayacaksan bile bu makyajla yapılacak. Ayrıca STELLA'nın canını bağışlayacaksın." Adam bir süre düşünür gibi oldu. Ardından başını sallayarak kollarını iki yana açtı.
"Gel oğlum. Doğru şeyi yaptın. Söz veriyorum şartların yerine gelecek." Kanım donarken yapacak başka birşeyim olmadığı için hyungun beni kolumdan tutarak adama sürüklemesine izin verdim. Kardeşine ihanet etmişti. STELLA'nın beni kurtaracak kadar önemsediğini bile düşünmüyordum.Ama Stellayı seviyordum. Bu ihanet onu yıkacaktı. Onun yıkılmaması için onlarla iş birliği yapmalıydım. Nasıl olacağını bilmiyordum ama sevdiğim kadını korumalıydım öyle değil mi? Bunu bu kadar çabuk kabul etmem aptallıktı belki de. O benden sadece hoşlanırken onu sevmek doğru olmayabilirdi. Ama bir idol her zaman doğru şeyi yapacak diye birşey yoktu. Onları kandırıp bir şekilde Stellaya yerimizi söylemek zorundaydım. Benim için olmasa bile intikam için gelirdi. Kalbimin sıkışması da neydi böyle? Acı mıydı? Beni sevmemesi canımı mı yakmıştı? İyi de, bunu zaten bilmiyor muydum? O zaman neden böyle hissediyordum?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Kadeh|Kim Seokjin
Fanfiction*YETİŞKİN İÇERİK Oyun üstüne oyun. Saldırıya savunmayla karşılık vermek gereksizdi. Saldırıya daha güçlü bir saldırıyla karşılık vermeliydik ki,aldığımız hasarın bir anlamı olsun. Onun atacağı her adımı tahmin edebilmiştim. Tahmin edemediğim şey,bi...