Gece siyahı saçlarımı savurarak kaldırımda yürüyordum. Neredeyse sarı denebilecek badem şekilli Ela Gözlerimi etraftaki herkese dikmiş,buluşacağım kişiyi görmeye çalışıyordum. Onu bulamazsam uzun uçak yolculuğumun hiçbir anlamı kalmayacaktı. Bu yüzden çok tedirgindim. Ülkemden buraya iş için gönderilmiştim. Çok iyi bir iş için. Uzatmadan anlatmaya başlamalıyım.
Ben özel bir dedektiftim. Ülkelerin bizzat yönetimine hizmet eden cinsten. Herhangi bir sırrı,cinayeti ya da tehditi açığa çıkarıp yok etmek görevim. Yine bu iş için daha önce adımımı bile atmadığım bir ülkeye gelmem gerekmişti. Kore'ye. Ülkenin dilini anadilim kadar iyi konuşabilirdim. Beni eğiten, adını söyleyemeyeceğim adam bana bildiği herşeyi öğretirken, bunu da öğretmişti. Dünyadaki çoğu dili konuşabilirdim. Dilin bölgelerine göre aksanlarına da hakimdim. Kore'de, daegu aksanıyla oldukça iyi konuşabiliyordum. Ama Koreli olmadığımı ele veren sarı gözlerim yüzünden iyi gizlenemeyecektim.
Buraya dünyaca ünlü grup Bts'in üyesinin zehirlenmesini araştırmak için çağırılmıştım. Görevimi en kısa sürede tamamlayıp daha tehlikeli olanlara dönmek istiyordum. O yüzden oldukça heyecanlıydım. Beni tutanların adamını çok geçmeden karşı kaldırımda gördüm. Siyah bir takım elbise giymişti ve omzuna aynı söyledikleri gibi altın yaldızlı Korece bir kelime işlenmişti. Siyah pantolon ceket takımımı düzeltip yürüyüşümü dikleştirerek ona adımladım.
Benim için herkesle aynı görünüme sahip olan adam gülümseyerek elini uzatırken sordu.
"Stella Moretti?" Yüzümdeki profesyonel gülümsemeyle başımı salladım.
"Bay Kim?" Aynı şekilde karşılık verdiğinde arabasını işaret etti ve elimdeki bavulu aldı. Birşey söylemeden açtığı kapıya ilerleyip ön yolcu koltuğunda yerimi aldım.
"Tek mi çalışacaksınız?" Sürücü koltuğuna yerleşirken sorduğu soruyu başımla reddettim.
"Claude yardımcı olacak." Soru soracak gibi olsa da kendini tuttu ve arabayı çalıştırdı.Claude şu hayattaki tek arkadaşımdı. Neredeyse bütün operasyonlara birlikte yollanmış ve birlikte çözmüştük. Ben işin beyni, o ise kas gücüydü. Dövüşemez değildim ama benim işim daha çok birilerini manipüle etmekti. Oysa yumruğunu indirir, arkasına bakmazdı. Adamın uzattığı dosyayı alıp kısaca bir göz gezdirdim. Son sayfayı okuduğumda eş zamanlı olarak araba da durmuştu. Şirkete geldiğimizi kısaca söyleyip inmemi beklediğinde yüksek topuklu ayakkabılarıma rağmen neredeyse süzülerek başarılı bir iniş yapmıştım.
İçeri, direkt olarak toplantı odasına geçtik. Yaşlı bir adam, beni tutan kişi buydu, benimle tokalaştıktan sonra masaya oturunca onu taklit ederek ben de sol tarafına oturdum. Burası bana bilgi verdiği kısımdı. Derin bir nefes aldı ve ellerini masanın üzerinde birbirine kenetledi.
"Stella-sshi, Öncelikle sizi gördüğümüze sevindik. Sizi kısaca bilgilendirecek ve ardından da çocuklarla tanıştıracağım." Onu başımla onayladığımda tekrar nefes aldı.
"Bundan iki ay önce grubumuzun en büyük üyesi Seokjin bir restorantta şarap içerken zehirlendi. Sizi çağırdığımız için bunun gerçek bir zehirlenme olduğunu zaten anladığınızı tahmin ediyorum."Gülümseyerek dinlediğim adamı yine başımla onayladım.
"Birkaç kez devam eden bu olay karşısında ne yapacağımızı şaşırdık. Başka restoranlarda başka şekillerde ve yalnızca ona yapılan bu saldırılar bizi korkutacak raddeye vardı. O yüzden bunu yapanı bulmanızı ve bize teslim etmenizi bekliyoruz." Kim olduğunu ve neden belaya bulaştığını bilmediğim Seokjini tanımak için soru sorduğum kısma gelmiştik. Kendimden Emin bir tavırla ağırlığımı belli etmek için onun gibi ben de ellerimi masanın üzerinde birleştirdim."Öncelikle Kim Seokjin'e tehdit mesajları gelip gelmediğini öğrenmek istiyorum." Konuşurken Gözlerimi gözlerinden ayırmadığım adam başını iki yana sallayarak beni reddetti.
"Yani bunu yapan kişi onu uyarmadan, kendini savunmasına fırsat vermeden yapıyor?" Başıyla onayladığında elimi çeneme koydum. Seokjin ya bir korkağa bulaşmıştı, ya da birinin canını öyle bir yakmıştı ki karşısındaki kişi direkt ölmesini istemişti. Üçüncü bir ihtimal de vardı tabii. Direkt olarak zehirlerin uyarı olduğu ihtimal. İnsanı hemen oracıkta öldürecek zehirler vardı. Bilerek öldürmeyecek olanlar seçilmiş olabilirdi."Bilinen düşmanlarını, son zamanlarda tartıştığı herkesi ya da üzdüğü ama farkedemediği birilerini arıyoruz. Seokjin gruptaki en sevilen üye mi?" Adam başını iki yana salladı.
"En popüler üyemiz değil." O halde sırf şirkete zarar olsun diye de yapılıyor olamazdı.
"Anladığım kadarıyla bunun aslında şirketinize olan bir uyarı olmadığını rahatça söyleyebilirim. Sorunun direkt olarak grubun üyesinde olduğunu düşünüyorum. Ama tabii buna Emin olmak için çok erken."Adam söylediklerimi büyük bir dikkatle dinlerken başını sallıyordu.
"Sizin nerede ve nasıl gizleneceğinizi planladık ama size de danışmak istiyoruz." Ben de planımı yapmıştım. Ve benim planıma uyacağımıza Emin bir şekilde gülümsedim.
"Benim planım şu; Kim Seokjinin ilk zehirlendiği yer, zehirli kadehi önüne sunan restorana aşçı olarak gireceğim." Adam anlamayan bir ifadeyle bana baktı.
"Ama, o zaman onu nasıl koruyacaksınız?"Karşımda 5 yaşındaki bir çocuk varmış gibi hissetsem de yüz ifademi bozmadan aynı şekilde durmaya devam ettim.
"Her olayın, ilk başladığı yer kilit noktasıdır. Ortağım Claude kim Seokjinin yakın korumalığını üstlenirken ben, orada çalışacak ve aralarına sızacağım. Kim seokjinse ısrarla oraya gelmeye devam edecek." Adam başıyla beni onaylarken soru soracağını anlamıştım.
"Peki ortağınız nerede?"Ona göz devirmemek için kendimi yine tutmam gerekirken Gülümsemekle yetindim.
"Ülkeye aynı anda iki yabancının girmesi dikkat çekeceğinden Öncelikle yeni işime başlayacağım. Ortağım birkaç gün sonra gelip aranıza katılacak." Adam yine onayladı.
"Sizin çok Zeki olduğunuz söylenirdi. Haklılarmış Stella-sshi." Memnun bir ifadeyle başımı salladım. Mütevazilik binbir huyumun arasında hiçbir zaman yer edinmemişti. Zeki olduğumu biliyordum ve değilmiş gibi söylenileni reddetmeyecektim."Yaaaa Jin hyung! O cipsi bana ver." Gürültüyle odaya giren bir grup adamı duyunca başımı kapıya çevirdim. 7 kişilerdi. İçlerinden en uzun boylu olanı, kim Namjoon,lider olduğunu belli edecek şekilde elinde kağıtlarla içeri ilk giren kişiydi. Hemen ardından gelen Min Yoongi, ki bence grubun en havalı üyesi oydu, ellerini ceplerine sokmuştu ve yüzünde alaycı bir ifade vardı. Kim Taehyung bütün erkeksiliğiyle onları takip ediyordu. Park Jiminin ağzında Kocaman bir lolipop vardı ve zaten Kocaman olan yanağını daha da büyük göstermişti. Jung hoseok gülümsüyordu. Jeon Jungkook elinde sıkı sıkıya çekiştirdiği cips paketiyle bana baktığında şaşırırken, yanındaki Kim Seokjin, fotoğraflarından daha yakışıklı olduğuna yemin eder gibi bakarak beni gördüğü an cipsi küçük arkadaşına bıraktı.
Bu gösteri sona erdiğinde hepsi toparlanmış bir şekilde ben ve patronlarına bakmaya başladı. Beni kimsenin tanıtmasından hoşlanmayacağım için elimi ilk önce liderlerine uzattım.
"Stella Moretti. Kim Seokjin'i zehirlemeye çalışanı bulacak kişi." Yüzünde hiçbir mimik oynamayan Kim Namjoon aynı şekilde elini uzattı ve tokalaştık.
"Kim Namjoon, Bts'in lideri." Diğerleriyle de tek tek selamlaştıktan sonra sıra Kim Seokjin'e gelmişti. Elini ilk uzatan o oldu. Ardından onu bekletmeden uzattım.
"Kim Seokjin. Ama fotoğrafımı gördüyseniz zaten unutamazsınız." Bu ukalalığı karşısında mimiksiz bir şekilde ona kısa bir bakış attım ve en kısa tuttuğum tokalaşma böylece onunki oldu.Adam bizi masaya çağırırken, aklımda yalnızca onun aynı internetteki gibi egoist biri olduğu vardı. Ben de oldukça egoist olduğum için, onu gördüğüm ilk anda anlaşamayacağımızı anlasam da, peşin ödenen paramın verdiği sorumluluğu yerine getirmek zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Kadeh|Kim Seokjin
Fanfiction*YETİŞKİN İÇERİK Oyun üstüne oyun. Saldırıya savunmayla karşılık vermek gereksizdi. Saldırıya daha güçlü bir saldırıyla karşılık vermeliydik ki,aldığımız hasarın bir anlamı olsun. Onun atacağı her adımı tahmin edebilmiştim. Tahmin edemediğim şey,bi...