Üyelerin sipariş ettiği yemekleri tek başıma özenle hazırlarken şef ve beni işe alan adam başımda duruyordu. Kimin zehirlediğini bulacağım kişiyi öldürmek gibi bir niyetimin olmayacağını bilmedikleri için her yaptığımı izliyorlardı. Bense ıslık çalarak keyifle siyah tabakları süslüyordum. İtalyan mutfağı doğal olarak en iyi olduğum mutfaktı. Özel soslu makarnaları servis arabasına koyarken fısıldadım.
"Mi bella!" Yemeklere sevgimi işte böyle katıyordum.Salataları da koyacağım sırada şarap kadehlerini taşıyan garson geçerken çürük yumurta kokusu aldım. Bu kokuyu daha önce çok sık aldığıma emin olmama rağmen umursamadım. Bütün herşeyi servis arabasına koydum ve şapkamı düzelttim. Beni işe alan adam ve şefe bakarak gülümsedim.
"Gidebiliriz." Beni başlarıyla onaylayarak biri önde diğeri en arkada ve ben ortada olacak şekilde yemek salonuna çıktık.Bts üyeleri ve kız arkadaşları masada gelişi güzel oturmuş ve garsonun onlara şarap doldurmasını bekliyordu. Garsonun önüne geçip gülümseyerek üyelere tek tek baktığım sırada şef tabakları herkesin önüne yerleştirdi. Seokjin etinden büyük bir dilim kesip ağzına attığında gözlerini kapatması bir oldu.
"Hanımefendi! Bu ne güzel bir et böyle!" Yanındaki Namjoon konuşunca gülerek hafifçe eğildim. Yemekleri benim yaptığımı bildikleri için rahatça yiyorlardı. Garson şarapları doldururken dikkatimi birşey çekti.Bu çürük yumurta kokusu aldığım garsondu. Diğerlerinin tercih ettiğinin aksine Shiraz şarabı doldurduğu seokjin dikkatle bardağı aldığında beynimde bir ışık yandı. Shiraz şarap açık renkli bir kırmızı şaraptı. Bu kadar koyu görünmesi normal değildi. Çürük yumurta kokusu aldığım için de... bir dakika. Çürük yumurta değil. Sülfür kokusu almıştım. Birbirine çok benzeyen kokular oldukları için farketmem neredeyse imkansızdı. Ama şarabın rengine bakılacak olursa. Şarabın içinde sülfürik asit olma olasılığı olabilir miydi? Ya da içinde sülfür bulunan bir tür zehir.
Hızla elimi dudağına götürdüğü kadehe atıp bardağı elinden koparırcasına çektim.
"Sakın içme onu!" Bağırmama şaşıran üyeler bana şaşkınca bakarken bardağı burnuma yaklaştırdım. Bu kesinlikle sülfürdü. Garson yavaşça uzaklaşmak için yeltendiği sırada onu ensesinden yakalayarak ortağıma döndüm.
"Yakala." Beni ikiletmeden oğlanın yakasına yapıştığında üyeler ne olduğunu anlamamış bir şekilde bize bakıyordu."Zehirli." Şaşkınlıkla kaşları çatılan seokjin elini masaya vurduğunda çocukların kız arkadaşları, tanıştığım cornelia da dahil, onu sakinleştirmek için masadan kalkıp yanına adımlamışlardı. Bense telaşla yutkundum. Tekrar tekrar kokladığım bardağı elimde tutmaya devam ettim. O kanıdımdı. Şef ve beni işe alan adam olayı anlamayarak sorular yöneltince Namjoon onlara benimle yalnız kalmak istediklerini söyleyerek gitmelerini sağladı.
"Zehirli olduğuna emin misin?" Yoonginin sorusu üzerine başımı evet anlamında salladım. Adım kadar emindim.
"Nasıl bu kadar emin olabilirsin?" Seokjin sıkılı dişleri arasından konuştu.
"Garson biz mutfaktayken kadehleri götürdüğü sırada çürük yumurta kokusu aldığımı sandım. Daha sonra az önce Shiraz şarap doldurduğunu ama renginin bu şarap için çok koyu olduğunu farkedince onun yumurta değil de sülfür olduğunu düşündüm."Ağzı şaşkınlıkla aralanırken Namjoon araya girdi.
"Peki sülfürse ne olur?" Birkaç fikrim vardı.
"Öncelikle,eğer sülfürik asitse ne olacağını zaten biliyorsunuz. Onu içtiği an seokjin ölürdü. Ama sülfür bazlı bir zehir olma olasılığı da var. Kesin olan şey bardakta sülfür olduğu." Sinirli bakışların hepsi garson çocuğa döndüğünde claude onu ağırlığı olmayan bir bebekmiş gibi ensesinden tutup bir sandalyeye oturttu."Bunu neden yaptın?" Kolayca sorduğum soru çocuğu korkutmuşa benziyordu. Gözleri irileşmiş ve aldığı nefes kesikleşmişti. Başını hızlı bir şekilde iki yana salladı.
"B-ben yapmadım." Sırıtarak ona doğru eğilirken gözlerinin içine bakıyordum.
"Neden yaptın dedim." Ağlamaklı bir ses çıkardı.
"Bunu yapmamı istedi. Ben yapmadım." tek kaşımı havaya kaldırdım. Piyon olduğu zaten belliydi.
"Kim istedi?" Başını yine sallamaya başlarken gözlerinden de bir damla yaş düştü.
"Yemin ederim tanımıyorum. Maskeli ufak tefek sarışın bir kadındı. Benden Yalnızca bardakları ona vermemi istedi. İşi bittiğinde gelip alabileceğimi ve muhakkak bu bardağı seokjine vermemi söyledi. Daha önce zehirlendiği için onu koruyormuş."Verebileceği bütün cevapları aldığımızı bilerek doğrulup diğerlerine döndüm.
"Sarışınsa Koreli değildir. Ufak tefek, Koreli olmayan sarışın bir kadını kızdırdın mı?" Sorumu duyan en büyükleri başını iki yana salladı.
"Yemin ederim böyle birşey yapmadım." Başımı sallayarak onu onayladım. Korkmuş görünüyordu. Claude'a döndüm.
"Oğlanı gözetim altında tut. Hiçkimseye bu durumu anlatmamalı ama ona ihtiyacımız var. Uslu durmazsa dövebilirsin." Oğlanla birlikte uzaklaştığında masaya eğildim."Onu en kısa zamanda bulacağım. Daha önce gittiğin ve zehirlendiğin restoranlara gireceğiz. Orada bir müşteri olarak bulunacağım. Burada çalışmaya devam edeceğim çünkü içimden bir ses göründüğü gibi bir yer olmadığını söylüyor." Kafasını sallarken gözlerime baktı.
"Peki ne yapmam gerekiyor? İşini kolaylaştırmak için?" Bir süre düşündüm."Tehlikedesin. Claude hariç hiçbir korumaya güvenme. Açık olan hiçbir yiyecek ve içeceği tüketme. Yalnız dolaşma. Benden habersiz bir yere gitme." Ayağa kalkarken elini uzattı.
"Hepsini yapacağım. Teşekkür ederim, hayatımı kurtardığın için." Hafifçe tebessüm ederek ona güven vermeye çalıştım.
"Seni tamamen kurtardığımda teşekkür edersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehirli Kadeh|Kim Seokjin
Fanfiction*YETİŞKİN İÇERİK Oyun üstüne oyun. Saldırıya savunmayla karşılık vermek gereksizdi. Saldırıya daha güçlü bir saldırıyla karşılık vermeliydik ki,aldığımız hasarın bir anlamı olsun. Onun atacağı her adımı tahmin edebilmiştim. Tahmin edemediğim şey,bi...