37 - Kurtboğan

8.1K 633 539
                                    

Bu bölüm rüyalarına girecek kadar kitabımı sevdiği için Avendell-e ithaf edilmiştir.

Nefes nefese doğruldu yataktan. Boğazı kurumuştu. Mumların aydınlattığı odada, yanındaki sürahiye uzanıp su içti.

Elleri titriyordu içerken. Boş bardağı tekrar yerine koymak istedi ama bardak yere düşüp tok bir ses yaydı etrafa. Rüyası tüm ayrıntılarıyla zihnine dolarken tüm vücudunu bir titreme aldı.

Arthur...

Ellerini karnına götürürken gözyaşları firar etti gözlerinden. Oğlum, diye fısıldadı. Henry oğlu olursa ismini Arthur koyacağını söylemişti. Kaybettiği bebeğinin acısını belki de ilk defa bu kadar derinden hissediyordu Victoria. Oğlu olacaktı onun. Eğer kaybetmeseydi, oğlu olacaktı. Tıpkı Charles gibi güzel bir bebeğin annesi olacaktı o.

Keşke bir kez olsun sarılsaydım, dedi hıçkırıklarını arasından. Bir kez olsun sarılırdı bilse. Ancak bir yabancıymışçasına uzak durmuş, ona dokunmamıştı bile. Rüyasında bile sevememişti oğlunu. Bacaklarını kendine doğru çekerken öne geriye sallanmaya başladı yatağında.

Ah, onun küçük bebeği... Ne yakışıklı bir delikanlı olmuştu. Henry'e benziyordu tıpkı.

Ne demişti Arthur? Babamı öldürüp annemi kurtaracağım, demişti. Tanrıya bir çıkış yolu için yalvardığı uykusunda, bir işaret miydi bu? Öldürmeli miydi Henry'i? Yoksa tanrı yine sınıyor muydu kendisini? Bu bir işaret miydi, yoksa arkasında cehennemin kapılarını saklayan bir tuzak mıydı?

İki saat kadar öylece oturdu yatağında. Düşünüyor ve düşünüyordu. Henry ayağa kalktığında bir daha dükü göremeyeceği kesindi. Bu o kadar da korkutmuyordu Victoria'yı. Ne de olsa başından beri kendisi evliydi ve hiç umut etmemişti Stephen için. Victoria'nın kalbinin delicesine çarpmasına sebep olan şey, Henry'nin kendisi hakkındaki sözleriydi. Uzun bir evlilik, demişti. Varisler isteyeceğini söylemişti. Bunları düşünmek, görünmez bir elin boğazını sıkması gibiydi.

Ailesi gözlerinin önünde vahşice katledilmişti Victoria'nın. Tüm bunlarda Henry'nin mi parmağı vardı? Lilianne'e bile acımadıysa bana neler yapar, diye geçirdi içinden Victoria. Henry'nin en başından beri Victoria'ya hayatı zehir etmesinin sebebi olan bu kadının bile yakılmasını izlememiş miydi Henry? Söz konusu Victoria olduğunda daha acımasız davranması olağandı.

İstemiyorum, diye fısıldadı Victoria. Henry'i istemiyordu. Ömür boyu yalnızlık çekmek, kontun gölgesi altında yaşamaktan daha cazipti. Fakat korkuyordu da. Buna nasıl kalkışabilirdi? Bu büyük bir günah değil miydi?

Başka bir yolu yok, demişti Arthur. Kabullenmeli miydi kara bahtını, yoksa zalimden kurtulmak için o da mı zalim olmalıydı?

Yataktan kalktı. Sessizce üstünü giyindi. Korsesini takmamıştı. Çünkü odaya kimseyi çağırmak istemiyordu. Pelerinini giyip çıktı odadan. Güneş daha doğmamıştı.

Yakalandığım takdirde vazgeçecek ve beni affetmesi için tanrıya yalvaracağım, diye mırıldandı. Asıl şimdi rüyada gibiydi. Gözyaşları durmadan akmasına karşın öyle hissizdi ki, içi kötü bir şey yapmayacakmış gibi rahattı.

Meşalelerin aydınlattığı kale koridorunda yürürken düşünüyordu yine. Ayakları istemsizce şifacının odasına gitti. İlaçlarını hazırlaması için bir oda verilmişti şifacıya. O odanın içinden açılan başka bir kapı ise tek yataklı bir yerden ibaretti.

Leydi VictoriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin