Henry döneli bir hafta olmuştu. Babası sayesinde işlerle pek ilgilenmiyor, tüm gününü Victoria ve oğluna ayırıyordu. Kendi odasına uğramamıştı hiç. Victoria'nın odasını kendi odası gibi kullanıyor, her gece birlikte uyuyorlardı.
Victoria'nın itirazı yoktu buna. Uzun zamandır böyle neşeli günler geçirmiyordu. Henry ona kendini değerli hissettiriyordu. Geceleri kulağına güzel sözler fısıldıyordu. Hem birlikte olduklarında ilki gibi canını da yakmamıştı. Gündüz ise hiç peşinden ayrılmıyordu. Birlikte vakit geçirmekten hiç sıkılmayacak gibiydi Victoria.
Gündüz Charles ile ilgileniyorlardı. Charles artık Henry'e düşman gibi bakmıyor ve kucağına gidince yaygara koparmıyordu. Bu Henry'i her ne kadar sevindirse de küçük bebek favorisinin Victoria olduğunu her daim belli ediyordu.
Matthew'ın seyis yardımcısını öldürmesi kalede yankı uyandırmıştı. Fakat Matthew'ın açıklaması hem kontu hem de kiliseyi tatmin edince ceza almamıştı. Nihayetinde o sadece karısının onurunu korumuştu. Aynı zamanda onu yatak odasında yakaladığı için canını almak hakkıydı.
Kaledeki hizmetçiler başta Daisy'nin onu kendi isteğiyle odasına aldığı dedikodusunu çıkardıysa da Leydi Victoria olaya el atmış, kalede iş yapmayıp dedikodu yapanların kovulacağını söylemişti. Bu, ortalığın yatışmasını sağlamıştı.
Matthew ve Daisy, Daisy'nin itirafından birkaç gün sonra birlikte olmuştu. Bu başta Daisy'i deli gibi korkutsa da, çünkü leydisi gibi olmak istememişti, Matthew ona kırılacakmış gibi nazik davranıyordu.
Matthew'ın keyfine diyecek yoktu. Sevdiği kadınla evliydi ve karşılıklıydı sevgileri. Bunun böyle çabuk olacağına ihtimal vermemişti. Elbet bir gün kendisini sever diye ümit ediyordu fakat Daisy birkaç günde kalbinin kapılarını ardına kadar açmıştı ona. Bunun bozulmaması için kiliseye gidip sabaha kadar dua etse yeriydi.
Henry elindeki örtüyü yere serip sepeti de üzerine koydu. Arkasından gelen hizmetçiler birkaç yastık ve kalan eşyaları hazırlayıp ayrıldılar oradan. Kalenin bahçesindeki bu çınarın önüne oturmak, Henry ve Victoria'nın gündüz yaptıkları en keyifli aktivite haline gelmişti. Yalnız kalıp saatlerce vakit geçirebiliyorlardı.
Gölgede oturup saatlerce konuşuyor, Charles'ın sevimli hareketleri ile keyifleniyorlardı. Henüz çok küçük olduğu için mimikleri gelişmemişti bebeğin. Çoğu zaman meraklı gözlerle çevresini izliyordu zaten. Yine de onunla konuşmak, ona bir şeyler anlatmak güzeldi.
Victoria meyve sepetinden bir üzüm alıp Henry'e uzattı. Henry, üzümü yiyip karısının parmak uçlarına öpücük bıraktı. Kendi ağzına da bir üzüm atarken sessizliği bozdu Victoria. "Ağacın yaprakları nasıl da dökülüyor. Sonbahar yaklaştı."
"Bu seninle ilk sonbaharımız olacak. Geçen sene bu zamanlarda ne yapıyordun?"
"Pek bir şey değil." diyerek omuz silkti Victoria. "Hava soğuktu ve pek dışarı çıkmazdım. Günlerim kitap okuyup işleme yapmakla geçiyordu. Ve bir de... Sana dua ediyordum."
Henry Victoria'nın saçlarının arasında gezdirdi parmaklarını. "Hakkını asla ödeyemem."
Victoria tebessüm etti. "Neyse ki bu sene küçük Charles'ımız sayesinde hiç sıkılmayacağım."
"Ve benim sayemde hiç üşümeyeceksin." Henry imalı imalı gülünce Victoria tebessüm etti. Geldiğinden beri bir gece olsun kendi odasında uyumaya gitmemişti Henry. Victoria bunun hoşuna gitmediğini söyleyemezdi. Gece onun kolları arasında ısınmayı seviyordu. Geniş yataklarda yalnız uyumaya alışkın biri olduğunu sanırdı. Fakat biriyle uyumak itiraf etmeliydi ki gerçekten huzurluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leydi Victoria
أدب تاريخيBir kelebek yanlış zamanda kanat çırpar, bir mektup yanlış kişiye ulaşır, bir asker aşık olur, bir leydinin hayatı değişir. ... Başkasına aşık bir lord ile evlenmek zorunda kalan genç ve uysal bir leydinin hikayesi...