19 - Söz

10.6K 678 221
                                    

Victoria, gece Charles'ın ağlaması ile uyandı. Çıplak vücuduna geceliğini geçirip bebeği beşikten aldı. Gece birkaç kere uyandığı oluyordu bu yüzden. Bir süre sallayınca tekrar uykuya daldı bebek. Victoria, Henry'e baktığında yatağında onu izlediğini gördü. O da bebeğin ağlamasına uyanmıştı anlaşılan.

Victoria Charles'ı beşiğine koyup yatağına döndü. Henry yatakta doğrulmuş kendisini izliyordu. Üstü çıplaktı. Bir an ne yapacağını kestiremeyen Victoria usulca örtünün altına girdi. Henry bir şey söylememişti. O da ağzını açmadı.

Yanında doğrulmuş, kendisini izleyen bakışların ağırlığı ile yatağın tavanını izlemeye başladı Victoria. Gözlerini örtülerin desenlerinde gezdiriyordu.

Henry Victoria'nın bir şey demeyeceğini anlayınca örtünün altına girip ona yaklaştı. Kollarını açtığında Victoria itiraz etmeden arasına girdi. Saçlarının rahatlatan kokusu burnuna dolduğunda Henry derin bir nefes çekti içine.

"Beni mi kokluyorsun?" Victoria sessizce fısıldadı. Henry'nin kendisini böyle sıkıca sarmasını garipsemişti. Kendisini iyi hissediyordu aslında. Aylardır yalnız uyumaya alışan bedeni çabuk ihanet etmişti ona.

"Kokunu seviyorum. Hoşuma gidiyorsun." Henry parmaklarını Victoria'nın saçlarına doladı.

Victoria tutamadı kendini. "Şimdi böyle söylüyorsun ama o geldiğinde... Lilianne döndüğünde eskisi gibi olacaksın."

Henry'nin Victoria'nın saçlarındaki parmakları duraksadı. Ardından saçların arasında dolaşmaya devam etti. "O beni hala savaşta sanıyor. Buna rağmen bebeğimizi bırakıp gitti buradan. Dönemeyebilirdim Victoria. Sen olmasaydın dönemeyecektim de. Sen hem oğluma sahip çıktın, hem de beni kurtardın. Şimdi söyle bana sevgi bunun neresinde? Lilianne ile o büyüklüğüne boyun eğip ailemizi karşımıza aldığımız aşk bu mu? Senin bana bağlılığını onun aşkına yeğlerim Victoria. Bu yüzden seni bir daha üzmeye niyetim yok."

"O hep burada, bizimle yaşayacak değil mi?" Victoria sesindeki kırgınlık ile sordu. Ne yaparsa yapsın bir Lilianne kadar olamıyordu işte.

"Yapamam. Beni anlaman gerek, bunu ona borçluyum. Bir soylu ile evlenemedi benim yüzümden. Şimdi ise bir çocuğumuz var. Onu himayeme almak zorundayım. Ama ilk zamanlarımız gibi olacağını düşünme. Geri döndüğünde, şayet dönerse, yatağıma tekrar girebilmesi mümkün değil. Beni anlıyorsun değil mi?"

Victoria başını salladı. "Evet, ben... Bana açıklama yapmak zorunda değilsin."

"Hayır," diye sözünü kesti Henry. "Sen bu kalenin tek leydisisin bu yüzden sana açıklama yapmalıyım. Çabalayacağım Victoria. Sana söz veriyorum seni sevmek için çabalayacağım."

Victoria sessiz kaldı. Henry ise kollarını daha sıkı sarmakla yetindi. Leydi içten içe bu sözlerin içinin boş olduğunu düşünüyordu. Kendi düğünlerinde onca yalvarışına rağmen Lilianne'i kurtarmak için kendisiyle evlenen bu adam, Lilianne'den bu kadar kolay vazgeçemezdi.

Victoria kendisini sarmalayan bu sıcaklık ile gözlerini yumdu. Keşke onca aşk romanını okumasaydım, diye düşünüyordu. Evliliğinden bir beklentisi olmazdı en azından. Gerçi şimdi de yoktu ki. Henry'den hiçbir beklentisi yoktu ve onu üzen de buydu. Bu kalede hiçbir zaman sevilmeyecek ve mutlu olmayacaktı. Yanındaki adam istediğinde onu ezip geçecek, istediğinde ise böyle kollarının arasına alacaktı.

Sabah uyandığında Henry hala yanında uyuyordu. Onu uyandırmadan sessizce yatağından kalktı Victoria. Giyinmek için hizmetçisini çağırttırdı. Daisy artık bir hanım olduğundan onun emrine başka bir hizmetçi verilmişti. Kız Daisy'den biraz daha büyüktü yaşça.

Leydi VictoriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin