38 - Fedakarlık

8.1K 586 306
                                    

Bu bölüm, hikayemi bu kadar sevdiği için moon_nighttta ithaf edilmiştir.

Kontesin böyle kısa sürede bir başkasıyla nişanlanmasını garipsememişti kimse. Nihayetinde soylu ve dul kadınlar topraklarını idare etmeleri için eşlerine ihtiyaç duyarlardı. İnsanlar belki hiç evlenmemiş bir dükün kontesi kabul etmesine şaşırabilirlerdi. Fakat bu da şaşırtıcı değildi onlara göre, çok basit bir cevabı vardı çünkü: kontesin sahip olduğu topraklar.

Stephen krala ve kiliseye mektup yazmıştı evliliklerinin kabulü için. Kralın ve kilisenin izin vermemesi pek karşılaşılan bir durum değildi. Bu yüzden pek önemsememişti Stephen bu mektuba gelecek cevabı.

Annesine nişanlandığının haberini de vermişti çoktan. Sevgili annesinin yüreğine inmediğini umdu. Nihayetinde kararlarına asla karışmazdı, fakat onun da gönlünü kırmak istemiyordu Stephen.

Victoria iyiydi. Gerçekten iyiydi hem de, törenden sonra bir daha girmemişti Henry'nin odasına. Tüm gününü Charles ile geçirmekten keyif alıyordu. Bir pişmanlığı yoktu. Aksine, boş yüzük parmağına baktıkça tebessüm ediyordu.

Yine de Charles için bazen düşünmüyor değildi. Öz babası dahi ona bir unvan vermeyi düşünmemişken, Stephen'ın da bunu istemeyeceğini biliyordu. Haklıydı tabi, kendisine ait olmayan bir çocuğu niçin varisi ilan etsindi ki? Charles da kendisinin vaftiz annesi olduğunu öğrenecekti elbet. Peki o zaman Victoria nasıl anlatacaktı tüm bu yaşanan felaketleri? Annesinin iftira ile vahşice katledildiğini söylemek kolay mıydı? Tabi Henry konusunda herkesin bildiği kadarını bilmeliydi Charles.

Henry, Charles'ı varisi ilan etsin diye çok uğraşmıştı Victoria. Kader... Eğer Henry direnmeseydi, şimdi mirası Charles'a ait olacak ve Victoria bir varis doğuramadığı için babasından kalan topraklar ile yetinecekti. Şans bakın ki Henry'nin bu konuda hiçbir girişimi olmamıştı.

Henüz törenden bir hafta geçmemişken kaleye evlilik için mektuplar gelmeye başlamıştı bile. Victoria'nın henüz bunlardan haberi yoktu. Stephen her mektubu ateşte yaktığı için olmayacaktı da.

Nişanlı olduklarını ilan etmek için kraldan cevap bekliyordu Stephen. Her ne kadar mektupların önüne geçmek için bunu hemen yapmak istese de, bu hareketi kralın otoritesine saygısızlıktan başka bir şey olmazdı. Niyetinin yanlış anlaşılmasını istemezdi.

Uzaktan topraklarını yönetmek zorluyordu onu. Stephen'ın kalesine dönmesi gerekiyordu en kısa zamanda. Ancak Victoria'yı burada bırakmak istemediğinden ona da kendisiyle birlikte gelmeyi teklif edecekti. Henüz resmi olarak nişanlı değillerdi ama bu olmayacakları anlamına gelmezdi ki. Bu süreçte Victoria annesiyle tanışıp kalesine uyum sağlayabilirdi.

Aklında dolaşan bu düşüncelerle merdivenlerden aşağı indi. Daha fazla vakit kaybetmeden Victoria'ya bu düşüncelerini açsa iyi olacaktı.

Her zamanki gibi ana salondaydı kontes. Koltuğuna oturup kucağındaki Charles ile ateşin çıtırtısını izliyordu sessizce. Stephen açık kapıyı tıklatınca kendisine döndü.

Victoria kapıda kendisine bakan Stephen'ı gördüğünde gülümsedi. Aradığı huzur buydu işte. Koltuğunda doğrulduğunda huysuzlandı Charles. Victoria, Charles'ı yere bıraktı emeklemesi için. Fakat Victoria'nın eteğinin dibinden ayrılmadı bebek.

Stephen gülümseyerek içeri girdi ve Victoria'nın yanı başındaki tekli koltuğa oturdu. Bir zamanlar Henry otururdu oraya. Çok uzak bir geçmiş olmamasına karşın, sanki yıllar önce yaşanmış gibiydi.

"Nasılsınız leydim? Umarım işlerimi yürütmeye çalışırken sizi ihmal etmiyorumdur." Stephen uzanıp Victoria'nın kucağındaki elini tuttu. Victoria gülümseyerek diğer elini Stephen'ın elinin üzerine koydu.

Leydi VictoriaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin