Sabah güneşli bir güne uyandı kale. Victoria ve Daisy düğün için giyindi. Daha sonra Charles'ı hazırlamaya koyuldular. Charles, bazen sebepsiz içli içli ağlıyordu. Margaret annesini özlemiş olabileceğini söylemişti. Bazen o da yavrusunu özlediği için ağlardı.
Victoria, Daisy'nin saçlarını biçimlice örmeye başladı. Bir taç yapacaktı örgüsünden. Daisy ço mahcuptu. Leydisinin onun için emek vermesi, saçlarını yapması öyle hoşuna gitmişti ki...
Düğüne neredeyse bütün kale geliyordu. Bir muhafız evlendiği için muhafızlar, bir hizmetçi evlendiği için de hizmetçiler... Kont gelmediği için birkaçı kalede kalmak zorundaydı tabi.
Hepsi hazırlandıklarında Victoria, kendi arabasına bindirdi onları da. Daisy ve Margaret başta itiraz ettiyse de sonrasında kabul ettiler. Victoria, Charles'ı kucağından indirmiyordu zaten. Bu yüzden Margaret'ın da kendisiyle gelmesi gerektiğini düşünmüştü. Hem Daisy de o beyaz elbisesiyle çamurlu yollarda yürümemeliydi.
Daisy’nin heyecandan elleri titriyordu. Bu iyi mi, kötü mü kestirememişti. Heyecanlı olduğu kesindi ama bir hanım olacağı için miydi, evleneceği için miydi, yoksa evlendiği kişi Matthew olduğu için miydi?
Onlar kiliseye vardıklarında tören başlamıştı. Victoria, Charles'ı Margaret'ın kucağına verdi. Margaret önden içeri girip kendisi için ayrılan yere, Leydi Victoria'nın yerinin yanına oturdu.
Daisy, leydinin kendisine uzattığı elini tuttu. Artık içeri girmeleri gerekiyordu. Kapılar kendileri için açıldığında elbisesinin kumaşını avucunda sıktı. Herkes ona bakıyordu. Leydinin ona eşlik ettiğine şeşırmış olmalılardı.
Victoria ile birlikte küçük adımlarla yürümeye başladı Daisy. Leydisi yanında olanca zerafeti ile yürürken kendisinin eğreti durduğuna emindi.
Sonra onu gördü. Mihrapta, papazın yanında kendisine gülümseyerek bakan Matthew'ı. Üniformasını çıkarmamıştı. Yıkandığı belli oluyordu ıslak saçlarından. Uniformasının rengi de daha bir parlaktı sanki. Belli ki onu da yıkamıştı.
Yüzündeki gülümseme ne güzeldi. Demek ki kaledeki kızların kalbini çalan bu gülüşüydü, diye düşündü Daisy. Aylardır sadece sinir bozucu olduğunu düşündüğü adam, ilk kez farklı gelmişti gözüne. İyi bir farklılıktı bu.
Kendisini sevdiğini söylemişti. Seviyor muydu gerçekten? Elbette seviyor, diye düşündü Daisy. Yoksa niçin adı çıkan kendisiyle ısrarla evlenmek istesindi ki? Bunu onun dışında kim yapardı?
Birkaç adım kala Matthew merdivenlerden aşağı indi ve elini Daisy’e uzattı. Victoria’nın "Ona iyi bak." cümlesini ise başıyla onayladı. Victoria yerine oturup Charles'ı tekrar kucağına aldı. Matthew ve Daisy ise el ele çıktı merdivenleri.
Papaz konuşmasını yapıp onlara sorularını sordu. Daisy hiç duraksamadan kabul etti. Matthew gözlerinin içine gülümseyerek bakıyordu.
Kalabalığa itiraz eden varsa ortaya çıkması için çağrı yaptılar. Kimse çıkmadı elbette. Papaz, onları karı koca ilan etti. Matthew, Daisy’nin yanağını okşadı elinin tersiyle. Bu hayatında gördüğü en güzel kız, onun karısı olmuştu artık. Kendisinden daha mutlu bir adam olabilir miydi dünya üzerinde?
Papazın izniyle dudağından küçük bir buse almak için Daisy’e doğru eğilmişti ki kilisenin kapıları gürültüyle açıldı. Yaralı bir muhafız, dizlerinin üzerine çöktü ve herkesin yüreğini ağzına getiren cümleyi söyledi o sessizlikte. "Kale saldırı altında."
Matthew Daisy’nin elini tuttuğu gibi bağırdı. "Leydiyi koruyun!"
Buradan hemen çıkmaları gerekiyordu. Kaleye Leydi Victoria ve kont için girmişti. Kont için çok geç olabilirdi ama leydinin kurtulma ihtimali vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leydi Victoria
Narrativa StoricaBir kelebek yanlış zamanda kanat çırpar, bir mektup yanlış kişiye ulaşır, bir asker aşık olur, bir leydinin hayatı değişir. ... Başkasına aşık bir lord ile evlenmek zorunda kalan genç ve uysal bir leydinin hikayesi...