3.BÖLÜM: "Yeni Hayatlar"

121 26 18
                                    


ÇAĞLAR ATAN

Yatağımın üzerinde oturmuş odama bakıyordum. Kıyafetlerimi de bavuluma yerleştirdiğime göre işlerim tamamlanmıştı. Babam beni almayı teklif etmişti ama yol boyunca onu çekmek tam bir işkence olurdu. Ben de bu yüzden kendim gitmeye karar verdim. Annem yanıma geldi.

"Hazır mısın oğlum?" başımı salladım.

"Kıyafetlerimi de yerleştirdim." Annem elini beline koymuş odama bakıyordu.

"Diğer eşyaların için baban bir adam yollamış, kolilerin yola çıktı." Derin iç çektim. Odamdan, dahası annemden ayrılmayı hiç istemiyordum. Annem yüzümdeki burukluğu anlayıp yanıma oturdu.

"Yuvadan uçtuğun için mi bu mutsuzluk?" yüzünde çok tatlı bir gülümseme vardı. Doğrusu bu mutsuzluğun sebebini ben de bilmiyordum. Babamla kalacağıma mı yoksa annemden uzaklaşacağıma mı üzülüyordum?

"Anne, ben ne yapacağım sensiz?" sarıldım. Annem de kokumu içine çekti.

"Çağlarım, benim minik bebeğim. Her fırsatta yanıma gelirsin." Gelecektim. Annemi burada yalnız bırakacak değildim. Ondan gelmesini isteyecektim ama vazgeçtim. Babamı o Rus cadısı ile görürse üzülebilirdi. Annemin ağladığını anlamam zor olmadı. Duygulandırmıştım onu galiba. Geri çekilip yüzüme baktı ve gözyaşlarını sildi.

"Hadi, yeter bu kadar duygusallık. Otobüse yetişmen lazım. Toparlan bir an önce." Ona büyük bir gülümseme verdim. Beni yine odamda tek başıma bıraktı. Kitaplarım ve birkaç kişisel eşyalarım çoktan yola çıkmıştı. Sadece bilgisayarım kalmıştı. Bilgisayar çantasını alıp masamın yanına geldim. Bilgisayarda "Astra" hakkında bir sekme açıktı. Lakin karşıma sadece araba ilanları geliyordu. Başka bir sonuç bulamamıştım kaç haftadır. Bilgisayarı kapatıp çantasına yerleştirdim. Hazırdım işte. Artık odama ve anneme veda etme vaktiydi. Bavulu ve bilgisayar çantasını dış kapının yanına koydum. Annem geldi. Ben montumu giyerken beni izliyordu. Konuşursak ikimiz de ağlardık, bunu biliyorduk. Bu yüzden konuşmadık. Sadece sarıldık birbirimize. Annem elime yolluk bir şeyler verdi. Ona kocaman bir öpücük verdim ve evden çıktım. Kapı kapandığı an artık hayat yolumda tek başıma olduğumu anladım. Artık tek başımaydım. Ne yapacaksam kendim için yapacaktım. Bunları düşünerek otogara gitmeye başladım

***

Uzun bir araba yolculuğu geçirmiştim. Yaklaşık beş saattir ağlayan bir bebek, horlayan bir amca ve yüksek sesle telefonla konuşan bir teyze ile birlikteydim ama şükürler olsun ki bitmişti. Otobüsten inip Antalya otogarına ayak bastığım an ne yapacağımı şaşırdım. Babam beni almaya gelmiş midir ki? Evin yolunu bilmiyordum, dahası ben Antalya'ya en son 5 yaşımdayken gelmiştim. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilemez halde kaldım. Kenar bir köşe buldum kendime. Tam telefonuma uzanıp babamı arayacakken tanıdık bir ses duydum.

"Çağlar!" sesin geldiği yere baktığımda çok rahatladım. Umut koşarak benim yanıma geliyordu. Onu uzun zamandır görmemiştim. Çocukken çok iyi anlaşırdık. Babam ile annemin olayından sonra da internetten görüşmeye devam etmiştik. Yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Onu aşırı özlemiştim.

"Senin ne işin var burada?"

"Murat amcanın işi varmış, benim seni almamı söyledi." Tabii ki işi vardı. Uzun zamandır görmediği oğlu yanına gelmiş, önemli değildi. Umut'u biraz inceledim. Kestane rengi saçları koşarken dağılmıştı, rahatsızlık duyarak saçlarını düzeltti. Görünüşüne önem verirdi, bu çocukluğumuzdan beri böyleydi.

"Hadi seni eve götüreyim, sonra gezeriz."

"Gezer miyiz?"

"Tabii ki oğlum, ne yani seni üniversiteli hayatının ilk gecesinde evde oturtturacağımı sanmadın herhalde?" Tipik Umut, hep böyleydi. Gecelere akmaya, ismini bilmediği kızlarla takılmaya bayılırdı. Ortamların vazgeçilmez ismiydi. Ben daha çok ev kuşuydum. Gece partileriyle işim olmazdı. Hele ki kızların kalpleri ile oynamaktan özellikle kaçardım. Babam gibi bir şerefsiz olmak istemiyordum. Tüm yol boyunca bana neler yaptıklarından bahsetti. Takıldığı kızları ve arkadaşlarıyla yaptığı kampları hiç susmadan anlattı. Onu ne kadar özlediğimi daha iyi anlamıştım. Eve yaklaşmıştık.

AstraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin