KIVILCIM ÜSTÜN
Kolyelerimiz o kadar parıldıyordu ki sanki on adet el fenerini aynı anda açmışsınız gibiydi. Ellerimizle örtmeye çalıştık.
"Umarım uçmayız, daha yeni yemek yedim. Kusarım her yere."
"Çağlar, sakın!" Alaycı bir gülümsemeyle kolyesini kapamaya devam etti.
"Merak etme, o güzel kıyafetlerini kirletmeyeceğim." Gözlerimi sımsıkı kapattığımı fark etmemiştim. Bir elimle güneş gibi parıldayan kolyemi kapatırken diğer elim ise sanki hayatım buna bağlıymış gibi masayı tutuyordu. Çağlar bu halimi çok komik bulmuş gibi kahkaha attı.
"Sakin ol, uçsak şimdiye kadar uçardık. Açabilirsin gözlerini." Haklı olduğunu anladığımda gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladım. Fazla sıkmıştım gözlerimi, tekrardan görebilmek için bir süre beklemem gerekmişti. Kolyeler sanki pili biten bir oyuncak gibi yavaş yavaş sönmeye başladığında ikimiz de ellerimizi kolyemizden çektik. Çağlar bilgisayar ekranındaki makaleye göz gezdirmek için daha önceden oturduğum sandalyeye geçtiğinde ben de arkasındaki yerimi aldım.
"Hala anlamıyorum, bunun kolyelerimizle hatta Astra ile ne ilgisi var?" Derin bir nefes alarak açıklamaya başladım.
"Güçlerimizin özünü bulduk sadece Çağlar, yani fazla büyük bir şey değil. Ek olarak ikimizin güçleri birlikteyken Mutlak Uyum gibi bir zımbırtı oluşturuyormuş, onu öğrendik." Çağlar makaleyi biraz daha inceledikten sonra sanki sayfa virüslüymüş gibi anında kapattı.
"Bir süreliğine, kendimizi Astra'dan uzak tutmaya ne dersin?" Kendini masaya yaslamış bir elini de bana uzatıyordu.
"Nasıl yani? Anlamadım." Kollarımı göğsümde birleştirip ona sorgulayan bir bakış attım. Astra'dan nasıl uzak durabilirdik ki? Elimde neredeyse her şeyi yok edecek bir güç varken bunu yapmamı benden bekleyemezdi. Uzattığı elini geri çekti ve bakışlarını yukarı çevirdi. Elleriyle masaya dayanmaya devam etti.
"Astra bizi son iki gündür gereğinden fazla yoruyor. Sadece şu anlık elimizde olan bilgiler ile kalalım, araştırmaya ara verelim diyorum."
Kafamda dedikleri tarttım biraz. Haklılık payı vardı elbette, beni de çok yormuştu. Bu sefer el uzatan ben olmuştum.
"Anlaştık." Yüzüne güzel bir gülümseme yerleştirdi ve elini bana uzattı.
"Anlaştık."
Kütüphaneden çıktığımda Efil'i göremedim hiçbir yerde, Çağlar da birine bakıyormuş gibi duruyordu. Telefonu çıkarıp ona mesaj atacağım sırada saati fark ettim. Dersin başlamasına on dakikadan daha az kalmıştı ve bölüm kütüphanesi ile sınıf arasında en az on beş dakikalık bir mesafe vardı. Saati gördükten sonraki şaşkınlığım ile elimi çağların koluna götürdüğümü fark etmemiştim. Dönüp kahverengi gözlerini bana kenetlerken konuşmaya çalışıyordum.
"Derse geç kalacağız."
"Lisede değiliz Kıvılcım, beş dakikadan bir şey olmaz." Yine de profesörlerin bana takması şu anlık istediğim en son şeydi. Gözlerimi çevirerek Çağlar'dan uzaklaştığımda oflayarak arkamdan geleceğini tahmin etmiştim. Hızlı adımlarla yürüyorduk ama yetişemeyecek gibiydik. Koşsam daha hızlı varırız diye düşündüm ve bu mantıklı geldi. Tam koşuyordum ki Çağlar kolumdan tutarak beni kendine doğru çekti, dengemi kaybetmiş bir şekilde ona yapıştım. Kalp atışlarını rahat bir şekilde duyuyor, hızlanmasını fark edebiliyordum.
"Kıvılcım, saçmala istersen. Tonlarca kapının ve koşuşan insanların olduğu yerde koşacak mısın cidden?" Bir süre ona yapışık kalıp sadece yüzüne baktım. Yüz ifademin nasıl olduğunu bilmiyordum ama sanırsam onu yok etmek istermişçesine bakıyordum. Kendimi ondan uzaklaştırıp üstümü başımı düzelttim, ardından aramızda iki üç adım bırakarak yürümeye devam ettim. Yine ve yine yanaklarım kızarmıştı. Çağlar'ın bunu fark etmemesini diledim ama çok geçti, fark etmişti. Pis bir sırıtış ile arkamdan gelmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Astra
FantastikÇağlar ve Kıvılcım her şeyden habersiz, lisenin başından beri hayal ettikleri şatafatlı üniversite hayatlarına başlamak üzereyken, Astra onların bu hayallerini biraz daha süsleyecekti. Onları akıllarının almadığı bir maceraya sürükleyecek, uzun zama...