10.BÖLÜM: "Beceriksiz Büyücüler"

92 17 23
                                    

KIVILCIM ÜSTÜN

"Çağlar, çok yoruldum."

"Lütfen, son defa yapacağız."

"Geçen sefer de aynısını söyledin." Gözlerimi devirip kendimi boş bulduğumuz ormanlık alanın toprağına bıraktım. Neredeyse beş gündür burada bununla uğraşıyorduk ama bir arpa boyu yol anca ilerlemiştik. Çağlar oflayarak yanıma oturduğunda, onun da yorulduğunu anladım. Cumartesi olduğundan tüm günümüzü buna harcamıştık.

"Son bir defa? Lütfen." Yere uzanıp gökyüzüne bakmaya başladım.

"Çağlar, şu an yerdeki ufak dal parçalarını bile yakamayacak haldeyim." Küçük bir çocuk gibi ısrar etmeye başladı.

"Biliyorum, ama bu sefer olacak. Sonra sana içecek ısmarlarım." Gözlerimi kapatıp teklifi değerlendirdim, bence değerdi. Kafamı sallayarak onayladığımda yüzünde güzel bir gülümseme belirdi. Elini uzatıp yerden kalkmama yardım etti. Ellerimle pantolonumdaki tozları temizledikten sonra derin bir nefes aldım ve ellerimi Çağlar'a doğru uzattım. Avuç içlerimi ona açık bir şekilde uzattım, o da aynısını yaptı. Gözlerimi kapatıp alevlerin oluşmasına izin verdim. Onun da aynısının suya yaptığını hissedebiliyordum. Alevleri daha ileri itmeye çalıştım ama alevler benim istediğimi yapmıyorlar, itaatsizce yerlerinde durmaya devam ediyorlardı. Kendimi zorlayarak alevleri daha ileri yönlendirdim, böylelikle Çağlar'ın oluşturduğu su kütlesiyle yaklaşacak ve birleşeceklerdi. Mıknatısın aynı kutbunu yakınlaştırıyormuşçasına gücüm beni geri itmeye başladı. Ben zorladıkça o itiyor, o ittikçe ben zorluyordum. İçimdeki tüm enerjiyi parmak uçlarına doğrulttuğumda, bu sefer başaracağımı sanmıştım. Diğer tüm denemelerde olduğu gibi ikimiz de büyük bir enerji ile yeri boyladığımızda, artık başarısızlığı kabul etmemiz gerektiğini anladım. Çağlar yattığı yerden kalkmadan konuşmaya başladı.

"Neyi yanlış yapıyoruz anasını satayım? Kitapta ne dediyse yapmadık mı?" Doğrulup bağdaş kurarak oturmaya başladım, bir yandan da yerde yüzüstü yatan Çağlar'a bakıyordum. Ellerimle saçımı karıştırdım. Çağlar hala yerde yatıyordu.

"Hadi kalk, bir kafeye gidip dinlenelim." Ses çıkmadı. Elimle dürttüm.

"Çağlar, kalk!" Yüzünü bana çevirdi. Yüz ifadesinden ne kadar bıkmış olduğunu anlayabiliyordum. Kaldırma sırası bendeydi, elimi ona uzattım ve yukarı doğru çekmeye başladım. Lakin bu epey bir zor oldu, öküz kadar ağırdı mübarek.

Karma Kafe'ye vardığımızda saat neredeyse akşam beş olmuştu. Yorgunluktan yolda bayılmamak için içimden dua etmiştim. Büyü işleri beni fazlasıyla yoruyordu. Kafeye girdiğimizde Beste, Arda ile konuşuyordu. Beni fark etmesi fazla uzun sürmedi, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip koşarak yanıma geldi ve koluma yapıştı.

"Seni Allah gönderdi kızım! Atamıyorum üstümden şu çocuğu." Kıkırdayarak yanıt verdim. Arda bizim olduğumuz yere bakıyordu, gülümseyerek el salladığımda Beste'nin beni öldürme isteğini damarlarımda hissettim. Çağlar ile bir masaya geçtiğimizde Beste de hemen yanımıza oturmuştu. Çağlar'ın bundan rahatsız olduğunu anlamak için zihnini okumama gerek yoktu, elini ensesine götürüp başını camdan dışarı uzattığında da gayet anlaşılıyordu. Kıkırdayarak Beste'ye bakmaya devam ettim. Yine çenesi düşmüştü, susmak bilmiyordu.

"İyi ki geldiniz kankalar, yoksa ben bu çocuğu öldürüp parçalara bölüp gömerdim."

"Abart istersen Beste, çocuk altı üstü seninle yakınlaşmak istiyor." Beste maviş gözlerini devirdi ve elini iki yana salladı.

"Mümkünse bu evrende yakınlaşmayalım. Bana ne beyaz hamamböceğini siyah hamamböceğinden daha çok seven ırkçı insanlardan canım." Buna Çağlar da gülmüştü. Beste derin bir nefes alarak konuşmasına devam etti.

AstraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin