ÇAĞLAR ATAN
Derslerim başlayana kadar bir buçuk saatim vardı. Kıvılcım bir yandan bana kitaptaki en sevdiği sahneyi anlatıyor, bir yandan da kahvesini içiyordu. Turuncu saçları dalgalanıyordu. Enerjisi çok yüksekti ve bu nedense hoşuma gitmişti. Birden boynundaki kolye dikkatimi çekti, benim kolyemin aynısıydı. Tek fark, kırmızı renkteydi. Kolyeye daldığımı fark etmedim.
"Beni dinliyor musun?"
"Ne? Ha, şey evet dinliyorum." O sırada o da benim kolyemi fark etti.
"Garip bir tesadüf, değil mi? Yani aynı kolyeyi takıyor oluşumuz." Eli kolyesine gitti, endişeli bir hali var gibiydi.
"İnternetten almıştım, herhalde bundan yüzlerce üretilmiştir." Yalan söylediği aşikârdı. Ben de ona ayak uydurdum.
"Haklısın, ben de internetten aldım." Bir süre sessiz kaldık. Ortam biraz gerici olmuştu, farklı bir konu açmam gerekiyordu.
"Şey, nerede okuyorsun?"
"Akdeniz Üniversitesi'nde." Aynı okulda olmak nedense beni rahatlatmıştı.
"Ben de, ne tesadüf. Hangi bölüm?"
"Uzay bilimleri." Ağzım açık kalmıştı. Telefonumu bulması kesinlikle şans değildi.
"Şaka yapıyor olmalısın." Kafasını salladı.
"Hayır, şaka yapmıyorum. Ama astronomi demeyi tercih ederim."
"Aynı bölümdeyiz." Kahvesinden bir yudum alırken demiştim bunu. Şaşkınlığından büyük bir yudum aldı. Galiba yanmıştı.
"İyi misin?" gülüyordu.
"Evet, evet iyiyim. Nasıl şansa geldi onu çözemedim." Ben de onunla birlikte gülmeye başladım.
"Okula tek başıma gideceğim için bir korku vardı içimde ama istersen bana eşlik edebilirsin." Gülümsedi. Çok güzel gülüyordu.
"Çok isterim." Hesabı ödemek için kalktım ama beni durdurdu.
"Ne yapıyorsun?"
"Hesabı ödeyeceğim." Çantasından cüzdanını çıkardı.
"Olmaz, ilk defa tanıştığım birine hesap ödetemem."
"Ben de böyle bir şey yapamam." Tekrar gülüyordu, fikrini değiştiremeyeceğimi anladığımda duraksadım.
"Alman usulü yapalım o halde." Hesapları ödedik ve okula doğru yürümeye başladık. Gözlerimi saçlarından ve gözlerinden ayıramıyordum. Minik bir alev parçası gibiydi adeta.
Okula kadar konuşmadık. Profesörden önce sınıfa girmiştik neyse ki. Kıvılcım benden uzak bir yere oturduğunda biraz alınmıştım ama bunu belli etmek pek de mantıklı gelmedi. Ulaş görüş alanıma girdiğinde ona doğru ilerlerken, bir yandan da sınıfa göz gezdiriyordum; aralarında fısıldaşan kızlar, telefonundan bir şeyler izleyen bir grup, ve arka sıralarda bir piknik yaparmışçasına yemek yiyenleri gördükten sonra gözüm yeniden Kıvılcım'a takılmıştı, içimdeki derinliklerden bir his onun da o anda bana bakmasını diliyordu, fakat pek de gerçekleşebilecek gibi görünen bir istek değil gibi duruyordu. Zar zor gözlerimi Kıvılcım'dan almayı başardığımda Ulaş'ın yanına kuruldum. Kim olduğuma bakmak için hafifçe dönüp ben olduğumu gördükten sonra direkt bana döndü.
"Kim bu kız, birlikte geldiğin?"
"Telefonumu bulan kız, şansa aynı bölümdeymişiz."
"Hoş hatunmuş." Sırıtıyordu. Gözlerimi devirdiğim sıra profesör sınıfa girdi. Tanışma faslıyla uğraşmadı bile, zaten bir iki güne tekrar unutacaktı. Bilgisayarını çıkardı ve sunumu açmaya çalıştı. Aklımı derse vermem gerekiyordu ama Kıvılcım ve kolyeyi düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Belki de model olarak aynıdır, benim kolyem gibi değildir. Profesörün tiz sesiyle düşüncelerden çıktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Astra
FantasiÇağlar ve Kıvılcım her şeyden habersiz, lisenin başından beri hayal ettikleri şatafatlı üniversite hayatlarına başlamak üzereyken, Astra onların bu hayallerini biraz daha süsleyecekti. Onları akıllarının almadığı bir maceraya sürükleyecek, uzun zama...