16.BÖLÜM: "Beklenmedik Biri"

78 14 12
                                    

KIVILCIM ÜSTÜN

Duvar ile Sanem arasına sıkışmış bir vaziyette, kendimi kurtaracak hiçbir yol yokken ben sadece çaresizce çığlık atabiliyordum ama bu da fazla uzun sürmedi. Sanem bir elini ağzıma götürdü, bağırmamı engelledi.

"Kapa çeneni, başımıza insan yığacaksın!" Kaşlarımı çatarak ona bakıyordum, gardımı asla indirmeyecektim. Beni susturmanın bedelini ödetmem lazımdı, dişlerimi eline geçirdiğimde aldığı acıyı tahmin edebiliyordum. Elini hızla geri çekti ve havada salladı. Kaşları çatıktı.

"Umarım kuduz değilsindir." Bir elini çekmesini fırsat verip kaçmaya çalıştım lakin nafile, bulduğu avı yemek üzere hazırlanan bir sırtlan misali çullanmıştı üzerime.

Ne yapacağımı bilemez halde, bu durumdan kurtulmanın bir yolunu ararken zihnimde duyduğum o tanıdık ve huzur veren ses imdadıma koştu.

"Kıvılcım, beni duyabiliyor musun?"

"Çağlar? Nasıl, nereden bildin tehlikede olduğumu?"

"Kolyem, parıldadı. Sana çok uzaktayım, lütfen her şeyin yolunda olduğunu söyle." Zeki sevgilim, bana uzak olduğundan zihnime ulaşmıştı. Sanem, zihin konuşmamızı fark etmemişti, öylece bana bakıyordu. Yapacağı hamlenin ne kadar önemli olduğunu bildiğinden düşünmesi gerekti. Eh, benim için hava hoştu. O düşünürken Çağlar ile rahatça konuşabilirdim.

"Aslında bakarsan, pek de yolunda değil. Sanem beni kıstırdı, ne kaçabiliyorum ne de gücümle kendimi koruyabiliyorum."

"Ah, o küçük böcek. Sakin kal, tamam mı?" Sanırım iltifat için erken davranmıştım.

"Sakin mi kalayım? Sence de sinirlenirsem gücümü daha kolay ortaya çıkarmaz mıyım?"

"Kıvılcım, gücün yok. Sinirlenmek seni daha da yıpratır." Beni güçsüz görüyordu, bu beni sinirlendirirdi.

"Kolyem hala bende Çağlar, hala yok etme gücüm var."

"Bu güçsüz olduğun gerçeğini değiştirmiyor küçük hanım!"

Güçsüz olmayı kabul etmiyordum, ben güçlüydüm. Çağlar'ın sesi sinirlerimi hoplatmaya başladığında Sanem de elini yavaşça kolyeme götürüyordu. Sinirimin bedenimi ele geçirmesine izin verdim, damarlarımdaki kanın kaynamasını ve bedenimi dokunulmaz bir alev topuna çevirmesini izledim. Sanem kolyeme değdiği an elini geri çekti.

"Elim!" Onu yakmıştım, olması gerektiği gibi. Sanem geri çekildiğinde onu ittirdim, bu sefer duvara dayayan kişi bendim. Dudaklarımı, mor saçlarının sakladığı kulaklarına götürdüm.

"Bir daha bana sakın bulaşma, cehennemin sıcaklığını hissetmek istiyorsan o başka." Sanem'in sinir oluşunu izlemek, çaresiz bir şekilde kapana kıstırılmaktan daha keyifliydi. Bu iğrenç ara sokaktan kendimi hızlıca attım. Çağlar'ın montuna sıkıca sarıldım, hala zihnimde olup olmadığını merak ediyordum.

"Başardın, geri zekâlı. Beni sinirlendirebildin." Gülmeden edememiştim. Gülüşü zihnimi doldurduğunda içimi bir huzur kaplamıştı.

"Güçsüz olmaya dayanamıyorsun, pek de zor olmadı."

Yüzüme güzel bir gülümseme koydum, ateşin tekrar bedenimi sarması hoşuma gitmişti. Bu kadar kısa sürede nasıl alışmıştım, hiçbir fikrim yoktu. Ateşi yönetmek ilk başta korkutucu bir fikir gibi gelmişti ama şimdi, bir parçamdı. Her şey bittiğinde ve gücümü geri verdiğimde, tekrar normal olmaya alışabilecek miydim acaba?

AstraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin