8.BÖLÜM: "Kontrol Edilemeyen İrade"

102 17 15
                                    


KIVILCIM ÜSTÜN

Telefonu Eray'ın yüzüne kapatıp yerdeki parıldayan şeye ilerlediğimde kendimi kolyemi ilk bulduğum zamanda gibi hissettim. Oyun parkının yanındaki küçük çalılıktan gelen parıltıya yaklaştım ve ne olduğuna bakmak için eğildim. Bu sefer normal bir cam parçası olsun diye yalvardım, ama değildi. Neden yerde normal bir şey bulamıyordum ki ben? Çağlar ve benim kolyemin aynısının morunu tutuyordum elimde. Bu neydi şimdi? Astra'nın başına bir şey gelmişti ama sanırım yaptıkları takıları uzayda satışa çıkarmışlardı. Herhalde bunun da bir işlevi vardı, boşu boşuna gelmiş olamazdı. Kolyeyi cebime atıp kafeye geri döndüm.

Efil endişeli bir şekilde bıraktığım yerde duruyordu. Kahvelerimizi getiren Beste de ona katılmıştı. Hiçbir şeyi belli etmemeye çalıştım.

"Ne oldu? Ölüm haberimi beklermiş gibi bir haliniz var." Onlar bana boş gözlerle bakmaya devam ederken ben de sandalyeye yerleştim. Efil sonunda ağzından birkaç kelime döktüğünde kahvemden bir yudum alıyordum.

"Bir sorun mu var? Kim aradı?" Gözlerimi kapayıp olayları onlara çaktırmamaya çalıştım.

"Yok, her şey yolunda." Sorgulama sırası Beste'deydi.

"Kim aradı o zaman?"

"Banka." Ben utanarak kahvemden bir yudum alırken kızların da bunu yiyip yemeyeceğine baktım. İkisi birlikte bana baktı.

"Yer miyiz sence Kıvılcım? Hadi Efil neyse, saf bir arkadaşımız. Ama ben asla böyle yalanları yemem!" Beste yanımdaki yerine kurulurken Efil de Beste'ye garip bir bakış attı.

"Sağ ol ya, gömdün beni de."

"Her zaman tatlım." Gülümseyerek Efil'e bakınca Efil de onunla birlikte gülümsedi. Olaydan kaçmak için kahvemden bir yudum daha aldım. Beste iç çekti ve masadan kalktı.

"Bunu bir ara tekrar konuşuruz, şimdi beni bekleyen siparişler ve temizlemem gereken bir tuvalet var." Efil ile ikimiz el salladığımızda Beste yüzünü buruşturarak yanımızdan ayrıldı. Efil de kahvesinden bir yudum alıp bana bakmayı sürdürdü.

"Bakıyorum da iyi anlaştınız Beste ile, sevindim." Gülümseme ile başını salladı.

"Çok deli dolu bir kız, zıt kutuplar gibiyiz ama anlaşırız."

Kafede biraz takıldıktan sonra çarşıya inmeye karar verdik. Antalya İstanbul'a göre daha farklıydı, daha güzeldi. İstanbul'un karmaşası yoktu burada, daha sessiz ve sakindi. Birkaç mağaza gezdik birlikte, Efil için yeni bir yağlı boya seti buldum lakin Efil aldırmamak için elinden geleni ardına koymadı. Zorla da olsa o seti alabildim ve Efil'e verdim. Yorulmaya başladığımızda yurda geri döndük. Girişte Sanem ve yanındaki kahverengi saçlı kız oturmuş kahve içiyorlardı. Laf atıp ergenler gibi kavga etmemek için içimden dua ettiğim sırada Sanem yolumu kesti. Derin bir nefes alarak bu sefer ne diyeceğini merak ettim.

"Korkma, kavga etmeyeceğiz bu sefer." Gülümsüyordu ama pis bir gülümsemeyle değil, içten bir gülümsemeyle gülüyordu.

"Neden? Ergen kavgaları yapmayı seviyorsun sanıyordum." Göz devirdi.

"Tamam, elbisemi kirlettiğin için sana takmış olabilirim ama zaten intikamımı aldım. Sonra olan olayların hepsi zevktendi."Göz devirdim. Bu kız kesinlikle psikopattı.

"Sırf zevkten benimle ergence kavga mı ettin yani?" Omzunu silkti, gülüşü sinirimi bozuyordu.

"Evet, teşekkür ederim. Sayenden bayağı zevk aldım." Garipseyerek ona baktım.

AstraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin