Merhabaa
Hâlâ buradayım...
***
Kate Argent.
Kate Argent...
Bunun gerçek olmadığını söyleyin bana... lütfen. Ne bileyim, rüya diyin ve inandırın beni. İnsan kabullenmek istemediği gerçeği görmezden gelmek için yalana başvurmaz mı zaten? Jungkook, birşeyin ters gittiğini fark edince kafasını kaldırıp bana baktı. Birşyleri hissettiğini anladığımda hislerimi ona belli etmemek için komik anılarımı aklıma doldurmaya çalışıyordun ama nafile. O iki kelime beni tamamiyle geçmişe dönderirmen ben arabanın camındaki bakışlarımı asla ona çevirmiyordum.
"Sorun ne?" Diye fısıldadı. Cevap vermeden derince yutkundum. Bunu onlara söylemeli miydim bilmiyorum. Zamanı mıydı? Evet, hatta bence çok geçti. Çok büyük bir olay olsa dâhi bunu yeni söyleyecek olmam beni faazıyla geriyordu. Elimdeki saçlarını sıkmaya başladım gerginlikle.
"Jungkook." Bunu ona söyleyemezdim. Bunu ona nasıl söylerdim ki? Tanrım, bana çok sinirlenecek. Ben kesinlikle bittim bu sefer. Birşey söylememi beklediğini fark edebiliyordum ama sorun şu ki, konuşamıyordum. Gerildiğimi hissettiğini biliyordum bu yüzden bir açıklama alacaktı kesinlikle benden. "Jungkok, bana çok kızacaksın. Benden nefret edeceksin." Dedim ellerimi yanaklarına doğru indirirken benden nefret ettiğini çoktan unutmuştum.
"Ne oldu?" Dedi şüphelenmiş sesiyle. Hâlâ yorgundu ve dinlenmesi gerekiyordu. Bu sorusu hiç bir şekilde anlatmakla ilgili güvenini vermiyordu. Fazlasıyla bir halt yediğimi anlamış ama ne olduğunu bilmeyen bir ses tonuyla söylemesi aslında azıcıkta olsa masum olmamdan dolayı çok fazla tepki verdiğini düşündürecekti ona. "Taehyung, bana herşeyi anlatabilirsin. Kate'yle ilgili ne oldu?" Yapma. Bu şekilde ilgilenme benimle. İlgiye karşı hassaslığımı bilip beni oradan vurma. Gözlerinin hâlâ kırmızı olması tamamen iyileşmediğini gösteriyordu.
"A-anlatamam." Beni sakinleştirmek için kokusunu yaymak istediğini anlık yayılan feromonuyla hissetsemde güçsüzlüğünden dolayı vazgeçip bana doğru dönerek kafamı boynuna yaslamıştı. Kafanfil ve bal kokusuyla sessizce nefeslenirken anlatmamı bekledi ama ben tek bir kelime bile etmeden yalnızca fırsatçılığımı kullanarak özlediğim kokuyu içime çekmiştim. Uzun bir süre konuşmadığımda hazır olmadığımı anlayıp derin bir nefes alıp konuştu.
"Taehyung, anlat hadi. En azından bir kez olsun güven bana. Neden anlatamazsın? Birisi seni tehtit mi ediyor?" Ellerimi üzerindeki bol giydirilmiş gömleğin bel kısmına koyup avuçlarımın arasına alırken kafamı iki yana salladım ve iştah açıcı beyaz tenini izlemeye başladım. Boynundaki benin öpülesi durmasına odaklanıp zihnimdeki karmaşayı dağıtırken tekrar dudaklarını araladı ve hafif benim olduğum tarafa döndü.
"Sakinleş. Kokuma odaklan ve kurdunu rahatlat." Bunu öyle yavaş ve kısık sesle söyledi ki neredeyse herşeyi unutup kollarının arasında eriyecektim. Bir süre ağzımı açsamda kendimde o net sesi bulamayınca fısıldamak zorunda kaldım.
"Jungkook, Kate çok b-büyük bir hata yaptı." Elini belime koyup okşadı. Bunu beni sakinleştirip psikolojik olarak bu olayı anlatmam için yaptığını biliyordum.
"Ne yaptı?" Dedi çocuğuyla ilgilenen baba gibi bir ilgiyle.
"B-bunu söylemek çok zor."
"Sorun yok. Ben yükünü paylaşacağım tamam mı?" Sorun bu yükü omuzlarımdan alman değil. Sorun bu yükün sahibi olman. Herkes pür dikkat bizi dinlerken sesimi bulsamda titrek ve sürekli kısılmasıyla zar zor anlaşılıyordu.
"Hani s-siz bir köşkte yaşıyordunuz ya... o gün baban, sen ve annen akşam yemeğini dışarda yemiştiniz... ha-hatırladın mı?" Dediğim yangın olayını çok net hatırladığını vücudununun kasılmasından anlamıştım. Bir süre demesem mi diye düşündüysem de çoktan lafa başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teen Wolf | Taekook
Fanfiction"Çünkü bazen aldığın şekil olduğun kişiyi yansıtır." Seme: Jungkook (Alfa) Uke: Taehyung (Omega)