27- Temizlik Odası

472 33 47
                                    

Merhaba~ nasılsınız ballar?
Uzun zamandır yoktum. Umarım her şey yolundadır...

***

Isaac'in ağzından...

Kimya hocası Harris, elleri cebinde havalı havalı yürüyerek görevler yağdırıyordu. Anlaşılan bir ders önceki olayı tamamen unutmuş ya da yok saymıştı.

"Siz ikiniz koridordaki tüm tahtaları temizleyin. Siz de, Kütüphanedeki tahtaları temizleyin." Sıra ben ve arkamda oturan kişiye gelince yarattığım kargaşadan eser kalmamış gibi her zamanki soğukkanlılığıyla konuştu. "Temizlik odasına malzeme taşıyın." Diyerek gözlerimin içine baktığında iç çekip yavaşça iş arkadaşıma döndüm. Temizlik odası çok küçük bir yerdi nasıl dayanacaktım bilmiyorum çünkü klostrofobim vardı. Mark'ı görmemle nefesim kesildiğinde masum ifadesiyle elinde oynağı kalemi düşürdü.

Salak.

Hafifçe işaret parmağımı kaldırıp kalktım ve düşünceli düşünceli hocanın yanına geldim. Bir kez bize yardım etmiş olsa dahi o bir avcıydı ve her an bizi öldürebilirdi. Mesela beni. Ona nasıl güvenebilirdim? Ya beni öldürüp bıçakla veya türlü türlü adını bile bilemeyeceğim keskin aletlerle deşip parçalarına ayırırsa?

"Bay Harris?" Dedim ikna edebilmeyi umut ederek. Ona bakmadan elimde hafifçe iş arkadaşımı işaret ettim. "Onunla olmak zorunda mı?"

"Madem onu istemiyorsun... Evet, onunla yapmak zorundasın." Dediğinde asla geri adım atmayacağını belli eden ifadesiz bakışına hiçbir şey diyemeden iç çektim ve Mark'a baktım.

"Harika..."

***

Hoseok'un ağzından...

Apar topar zilin çalmasıyla merdivenlerden inip Kyle'nin dolabına gelmiştim. Babamla olan konuşmamdan sonra ipucu aramaya devam ediyordum çünkü içikden bir ses bu seri katilin ne bir insan ne de bir kurtadam olduğunu söylüyordu. Bu cinayetin çözülmesi yıllarda alabilirdi çünkü bazı davalar çok sonradan sonra çözülüyordu. Elinde sonunda adalet yerini bulsa dâhi geç olmaması iyi olurdu. Düşünsenize üç cinayet işlemiş bu seri katili yakalamak için on üç yılınızı veriyorsunuz ve sonra savcı onu tahliye ediyor. Sahi... acı veriyor olmalı ama ona değil. 

Ünlü bir filozof adalet için, "Adaletsizliğin en büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektir." Sözünü söylemişti. Kendimi bildim bileli yıllardır süregelen bir adaletsizlik vardı bu ülkede. Herkes cahilliğini gizlemeye çalışırken toz pembe düşüncelere dünyalara kendini kaptırmıştı ve bunun içerisinde hukuktan anlamayan hukuk çalışanlarıda vardı. Tacizin, tecavüzün, intihar süsü verilmiş öldürmelerin ve şiddetin, olması gereken hukuksal boyutta olmaması sonucu beraat edilmelerinin ardından daha da arsızlaşan bir toplumun zihniyetini kirletme zeminini oluşturdular. Bunun cinsiyeti olmaz. Korkunç bir insan haline gelmenin en büyük sebebi, küçüklüğünden alınan eğitim ve bilgidir. Bu yüzden siz her zaman çocuklarınıza yanlışın ve doğrunun ne olduğunu öğretin. Toplumu koruyun yoksa tüm suçlular içimizde olacak. Ve tüm bu olayların sonucunda; cahilleşen, doğrudan sapan ve adaletsiz yetiştirilen toplumun tahliyelere güvenerek daha da beter şeyler yapmalarıyla ülkenin yavaş yavaş güvensizliğini kazanmaya başladılar. Herkes içindeki canavarı besliyor ama sorsak asıl canavar biziz.

Ah, ne diyorum ben? Yine daldım gittim fotoğraflara. Dolabın önündeki renkli çiçeklere bakıp ciğerlerimi dolduracak kadar derince bir iç çektim. Ya yine adalet yerini bulmazsa?  Boyd'un çiçek koymasıyla sıçradım ve ilerlemesine izin vermeden seslendim.

"Hey Boyd. Okula geri döndüğünü bilmiyordum"

"Evet, sana söylerdim ama biz arkadaş değiliz." Dediğinde gözlerimi kısarak baktım bir süre. Sadece merakımdan demiş olsamda sonradan aklıma gelmiş gibi kafa salladım.

Teen Wolf | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin