11- Dönüşüm

1.3K 137 210
                                    

Selaam yine ben. uzun zaman oldu, hm?
Neler yapıyorsunuz, nasılsınız?

***
Liam'dan önce okula varmış bahçede piknik yapılan banklarda oturuyorduk. Neyseki, çantamın içerisinde yedek kıyafet almıştım. Biliyordum ki, bugün Liam'ı durdurmak için ya çamura batacaktık ya da o bok yuvasına. Yugyeom, avcı çocuğun yanına gitmişti. Açık konuşmak gerekirse çocuk çok yakışıklı ve kaslıydı. Sesi kalın ve derindi. Onların uzaklaşmaları izledikten sonra Liam'ı bekledik. Jungkook'la yanyana oturmak ister istemez beni heyecanlandırıyordu. Kim yanında sert, kaslı, seksi ve baskın bir alfa istemezdi ki? Hoşlantı böyle birşeydi demek ki. Güzel bir cennetin kapısında oturup içeri alınmayı beklemek.

"Dalmışız kahvaltıyı hazırlarken. Bir anda azda olsa üşümeye başladım. Tam 'acaba Jimin'ler mi açtı camı?' Diyecekken dış kapının açık olduğunu gördüm. O an anladım zaten kaçtığını. Üstelik kapının kolunu kırmış. Bunu nasıl bu kadar sessiz yapabilir?" Dedi Namjoon. Bir süre ses çıkarmadık. Yol boyunca en az kırk defa anlatmıştı bunu.

"Ya birini öldürürse?" Uzun sessizliğimizi bozan Jin'le? masaya odaklanan bakışlarımızı ona çevirmiştik. "Ah doğru, daha dönüşümü tamamlanmadı." Diyerek kendini cevapladı.

"Onu nasıl durduracağız?" Diyerek Jungkook'un pantolonundaki kısa zinciriyle oynamaya başladım. Biraz bana baktıktan sonra önüne döndü.

"Onu tetikleyecek birşey lazım. Onun kalbini hızlandırmalı ve duygularını ön plana çıkartmalı." Hoseok'un ailesinin asırlardır vampirlerle ilgilendiğini söylemiştim...

"Liam hakkında hiç birşey bilmiyoruz. Belki de- ... işte geldi." Dediğimde herkes baktığım yere baktı.

Liam, nefes nefese kamptaki arkadaşlarından birinin yanına gelmişti. Kumral saçlı yeşil gözlü bir çocuktu. Bembeyaz teni vardı ve soğuktan dolayı kıpkırmızı olmuştu burnu. Direğe tutunup nefeslenirken hepimiz ona odaklanıp sesleri dinliyorduk. Kurt özelliklerimizden en sevdiğim buydu. Kimsenin duyamayacağı sesleri kilometrelerce öteden duyabilirdik. Sadece yeterince dinlersek aradığımızı duyabilirdik.

"Hey, neden otobüste değildin, Liam?" Nefesini dizginlemeye çalışırken soruyla afallamıştı. Ne diyeceğini bilmiyordu anlaşılan. Sahi, koşarak gelirken açıklamalarını düşünmediği çok belliydi. Tek amacı bizden kaçmakmış demek ki. Bir süre etrafa bakarak bekledi.

"Aaa koştum."

"Beş kilometre koştun mu?" Cidden insanlara vampir olduğunu belli etmeden nasıl durabilirdi ki? Bu kadar sorumsuz davranamazdı. Açık vermemeliydi. Kafasını iki yana salladı hızlıca. Umarım arkadaşı anlamazdı...

"Koşuya başladım."

"Bacakların iyi sanırım. Dün lakros seçmelerinde fena burkmuştun." demek ki Klüpteydi. Onun hakkında bildiğim tek şey duygusal ve çok sinirli olduğuydu. Cidden çok çabuk sinirleniyordu. Kaçırdığımız günde bunu fark etmiştik. Sadece sayımız fazla diye bizden korkuyordu ama kesinlikle her fırsatı değerlendiriyordu. Onu çözemiyordum. Kalabiliyordu yanımızda. Soruları cevaplayabiliyordu ama kaçıyordu. Her seferinde bizden kaçıyordu. Ne tuhaf bir çocuktu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi.

"Boynuna ne oldu?" Isırık bölgesini spançla yapıştırmıştık. Ve daha yeni fark ediyordum ki hafif bir kanaması vardı. Büyük ihtimalle kendini bu kadar zorladığı içindi. Malum kilometrelerce koşmuş bir çocuğun yarasının kanaması garipsenecek birşey değildi. Bi' anda gözlerini sürekli açıp kapatmaya başladı. Düzgün göremiyor, duyamıyor ve çocuğun dediklerini algılayamıyor gibiydi. Eğilip iki elini de koyup direğe tutundu. Derin nefesler alıyordu ve bu durum korkmama neden olmuştu. Jungkook'a biraz daha sırnaştım ve kollarımı beline doladım. Ellerimin altındaki sert kasları kasılmıştı. okşadım. Her an birşey yapabilirdi. Yanımıza hışımla koşup üzerime saldırabilirdi. Belki de kanımı emerdi. Biz omegalar duygusal varlıklardık. Aklımın hep kötü şeylere kayması kurdumun güvensizliği ve endişesindendi. Alfa ve betaların aksine korkan narin varlıklardık.

Teen Wolf | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin